fourteen

781 127 133
                                    

Yine ve yine evine gidiyordum.

Okul bittikten sonra bizimkilere görünmeden hızlıca çıkmıştım sınıftan. Soobin yakalarsa bu sefer peşimi bırakmazdı. Sabahtan beri zaten dibimden ayrılmamış, lavaboya bile benimle gelmişti.

Taehyun bugün eve erken gideceğini mesaj olarak söylemişti. En azından okul sonrası onun antremanının bitmesi beklememiş, bir sürü kişinin top peşinde koşuşturmasını izlemek zorunda kalmamıştım.

Şimdi bir kaç kez gittiğim için ezberlediğim yoldan gidiyordum. Beynim dumanlanmış gibiydi sanki. Galiba, gerçekten de geceleri uyumadığım için yorgun düşüyordum. Babamın da üzerimdeki baskısı artmış, son bir kaç günde eve geç gelmelerimi telafi amaçlı tüm gece boyu ders çalışmamı izlemeye başlamıştı. Uyuyordu tabii ama saat başı kontrole geliyor, beni masa başında görmezse hemen sesini yükseltmeye başlıyordu. Onun için tüm gün ders çalışan bir kukla gibiydim, ya da öyle olmam gerekiyordu.

Apartmanın karşısına geldiğimi bile önümdeki direğe çarpmamla yeni farketmiştim. Alnımı tutarak apartmana doğru adımlamış, nefes nefese kalmamı gözardı ederek merdivenlerle hızlıca üst kafa çıkmıştım.

Kapını tıklatmamın ardından anında açılmış, karşımdaki bedenin yüzündeki sırıtışı yavaştan silinerek kaşları çatılmıştı. "Lan iyi misin sen?" geçebilmem için alan sunmuş aynı zamanda konuşmuştu. "Senin yanında iyi olmak mümkün mü sence? Bir de soruyorsun." Ayakkabılarımı çıkarttığım gibi salona doğru adımlamıştım.

"İyilikte yaramıyor sana." Arkamdan söylenerek geldiğinde bu sefer laflarına karşılık kaşlarını çatan ben oldum. "İyilik?" sorgulayıcı bir şekilde yüzüne bakarken tek kelime etmemiş, odasına doğru adımlamıştı.

Odasından ellerini kitaplarla doldurmuş bir şekilde dönmüş, hepsini masanın üzerine bırakmıştı. "Gel, bitirelim hemen." Konuşmasıyla koltuktan kalkmış, yanındaki sandalyede yerimi almıştım.

Ders anlatmaya başlayalı yarım saat ya da bir saat oluyordu galiba. Saatin farkında değildim çünkü. Ders çalıştırıyordum ya da yapmaya çalışıyordum. Çünkü asla kafamı toparlayamıyor, odaklanamıyordum. Konuşurken cümlemi unutuyor, devamını getiremiyordum artık. Kulaklarım uğulduyordu bir yandan. İyi hissetmiyordum.

"İyi olduğuna emin misin,Beomgyu?" Konuşmasıyla beraber elimdeki kalem önümüzdeki testin önüne düşmüştü. Kafamı ellerim arasına alıp iki taraftan baskı uygulasam da hâlâ değişen bir şey yoktu. Sıcak basıyordu bir yandan da. Son çare kafamı sallamıştım olumsuzca.

"Lavaboyu kullanabilir miyim?" Kısık sesle konuşunca duyduğunu bile düşünmüyordum. Tekrar edemeyecek kadar da bitkin hissediyordum kendimi. "Tabii, ilerde sonuncu kapı."

Zar zor oturduğum yerden kalkmış, kalkmamla beraber aynı zamanda gözlerimde kararmıştı. Düşmemek için elimi rastgele bir yere atmış, sandalyesinden tutmuştum. "Beomgyu, bana bakar mısın?" Oturduğu yerden kalktığında karşımda dikilmişti.

Terlediğimi de hissediyordum. Gözlerimin içi bile yanıyordu şuan. Bakışlarımı yüzüne çıkarttığımda zaten görebildiğim tek şey endişeli yüzü olmuştu. Bir kaç kez ismimi de duymuştum ama sonrası karanlık ve tamamen sessizdi.

~

Gözlerimi kırpıştırarak açmış, beynime saplanan sancıyla tekrar sıkıca kapatmıştım. Dilim damağım kurumuş gibiydi. Dilimi dudaklarım üzerinde gezdirerek ıslatsam da, yeterli gelmemişti. Etrafıma dikkatlice baktığımda tanıdık oda biraz daha kafamı karıştırmıştı.

"Uyanmışsın." Aralık kapıdan içeriye giren bedenle bakışlarımı üzerine dikmiştim. "Taehyun, neden buradayım?" Konuşarak ayağa kalkmaya çalışsam da omzumdan ittirmiş yatağa düşürmüştü. "Yat biraz daha."

sukidakara | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin