sixteen

872 129 235
                                    

Dersler bitmiş, okuldan sonra maçı izlemek için beklemeye koyulmuştuk. Maçı izlemek istediğimi söylediğim zaman hepsi peşime takılmış, 4 kişi olarak sahanın yanındaki banklara kurulmuştuk.

"Baban merak etmez mi?" Takımdakileri izlemeye dalmışken Soobinin sorusuyla kendime gelmiştim. "Zaten her türlü azar yiyorum, en azından bu sefer yediğim azara değsin."

Lafımı bitirdiğim gibi telefonumun titremesiyle elime almıştım. Mesajı açıp okurken yandan Soobinin de gizlice bakmaya çalıştığını hissediyordum. "Ne diyor?" kulağıma doğru fısıldamasıyla irkilmiş, kafamı ona doğru döndürmüştüm. "Yanına çağırıyor."

"Gitmiyorsun hiçbir yere." Tam kalkacakken bileğimden tutmuş yerime sabitlemişti. "Siz ne konuşuyorsunuz öyle kulaktan kulağa?" Yeonjun çatık kaşlarını bize dikmiş, sinirlendiğini belli edercesine konuşuyordu. "Yok bir şey, geliyorum iki dakikaya." Boşluktan faydalanarak Soobinin tutuşundan kurtulmuş, sahanın önüne doğru yürümeye başlamıştım.

Arkamdan bana seslendiklerini duysam da umursamamış, karşımda yarım ağız sırıtan bedene doğru adımlamaya devam etmiştim.

"Arkadaşların salmaz seni diye düşünmüştüm." Önümde dikilmiş ukala tavrını takınarak konuşuyordu. "Zaten salmıyorlardı. Sanki kendi isteğimle gelmişim gibi konuşuyorsun." Laflarım üzerine yüzündeki sırıtışı büyümüştü. Kolunu omzuma dolamış kendisiyle beraber yürütmeye başlamıştı.

"Sana buradan yer ayırttım. En yakından, daha iyi gör diye." Hiç bir tepki vermeden sessizce durmuştum. Zaten konuşmamın da bir faydası yoktu.

Yedek oyuncuların oturduğu bankı geride bırakmış tamamen boş bir banka oturtmuştu beni. Biraz ilerideki kendisinin olduğuna emin olduğum çantayı da yanımdaki boş yere bırakmıştı. "Sence kazanacak mıyız, yoksa kaybedecek miyiz?"

"Kaybetmeniz için dua edeceğim." Gıcıklığına söylediğim şeye hafifçe kahkaha atmış, tam önümde durarak bana doğru eğilmişti. Kafamı kaldırmış yüzüne bakmaya başlamıştım. Aramızda santimler kala yüzündeki keyifli ifade daha da sinirimi bozmuştu. Dizi dizime değiyordu ve sanki bilerekten temas etmeye devam ediyordu.

"Kaybedersem eğer çizimlerini herkes öğrenir."

Etraftaki yüksek gürültü, bağırışmalar hepsi bir anlığa sessizliğe bürünmüş gibiydi. Duyduğumu aglılamakta zorluk çekmiştim. Kaybederse eğer neredeyse hayatım biterdi.

"Peki ya kazanırsan?" Güçsüz çıkan sesimle beraber dikleşmiş ama geri çekilmemişti. Eli çenemi kavradığında kaşlarım çatılmıştı. Ne yapıyordu bu? Çenemden destek alarak kafamı bir sağa bir sola döndürdükten sonra geri çekilmişti. "Orasını da kazanınca konuşuruz."

"Sana güvenmiyorum. Saçma sapan şeyler istemeyeceğine nasıl inanayım?" Uzaklaşmaya yeltendiğinde bileğinden tutarak durdurmuştum. "Defterin yanında mı?" diye sorunca bileğindeki elim de sıkılaşmıştı. Sanki bırakırsam buradaki herkese anlatacakmış gibi hissediyordum. "Evet" demiştim kısık sesle.

"Bence bu ortamı değerlendirmelisin." Bileğimi yakalamış canımı acıtmadan elim arasından kurtulmuştu. "Düşüncelerini merak ediyorum." Gitmeden önce söylediği tek şey bu olmuştu. Koşarak sahanın merkezine varana kadar peşinden bakakalmıştım.

Gerçekten benimle oyun oynuyordu. Bir taraftan da sanki dediği herşeyi yapmam gerekiyormuş gibi dürtü vardı içimde. Garip bir şekilde yaptırdığı şeyler zoruma gitmiyordu. Belki de suçu tamamen kendimde gördüğümden, tüm çabam bu olayın üstünü kapatmak içindi.

sukidakara | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin