Yine ne dediğini anlamamıştım.
"Anlamıyorum babalık."
Üzerime eğilen bedenini elimle göğsünden ittirerek uzaklaştırmaya çalıştım.
Sert yüz hatlarında bir gram mimik değişimi yoktu.
Elleri ellerime uzandığında hızla arkama sakladım.
"Bir şeyi teyit etmem gerekiyor.
Ellerini uzatır mısın?"Biraz düşündüm.
Ellerimi uzatırsam ne yapacaktı?
Yalamaz herhalde?!
Neyi teyit etmek istiyor ve bu işin benim ellerimle ne alakası var?
Bir şey olmaz yap gitsin!İç sesimin dediğini yapıp elimi uzattım.
Büyük ve esmer ellerini minik beyaz ellerime doladı.
Ellerinin ellerime temas etmesi ile vücudumu elektrik çarpmış gibi titremeye başladım.
Bu titreme korkudan ya da arzudan dolayı değildi.
İçimde daha güzel, neşe veren bir his vardı.
Nefesim kesilecek gibi olunca sırtımı kapıya yasladım.Bu güzel hislerin içine kötü bir duygu daha karışmıştı.
Kaybetme korkusu.Ellerimi ellerinden çektim ve gözlerimi kapatıp sırtımı daha çok kapıya yasladım.
Doğruları elbette ki biliyordum.
Yıllardır atalarımızdan dinlediğimiz efsanelerin gerçek olduğuna her zaman inanmıştım.
Onun insan olmadığını da anlamıştım.
Kalbim öyle bir hızla atıyordu ki patlayacak kıvama gelmişti."Az önce ne ne yaptın?!"
Rahatlamış gibi bir soluk aldı.
Üstünden büyük bir yük kalkmış görevini yerine getirmiş gibi bir hali vardı.
Gözlerinde ki bakış değişmiş yakınlığı artmıştı."Seni buldum."
Kaşlarımı çattım ne dediğini anlamadığım için.
"Mühürlendik."
Ağzım beş metre açık kalmış bir şekilde baktım ona.
Bunun olacağını yüz yıllar öncesinde büyük büyük babam duncan dedem söylemişti.
Aynen şöyle demişti."Bizim düşmanımız olan kurt adamlar ve kocaayaklar iki farklı canavar ırkıdır.
Gelecekte torunlarımızdan biri iki adet lanet yani mühür ile doğacak.
Biri göğsündeki kurt adam mühürü, diğeri ise belindeki kocaayak mühürü olacaktır.
Bu lanetlerden kurtulmanın bir yolu yoktur.
En nihayetinde ya üç eş bir arada yaşayacak yada kurt adam ve Kocaayak birbirini öldürecektir.
Kader kurt adamla nerede ve ne zaman karşılaştırırsa yakın bir vakitte kocaayak ile karşılaşacaktır.
Tanrı yardımcısı olsun"Bir anda ayağa kalktım.
"Senin bir insan olmadığını biliyorum.
Nesin sen?"Gözleri temkinli bir şekilde yüzümde gezindi.
"Ben erbörü'yüm"
*Erbörü kurt adam demektir.*
Gözlerim pörtledi.
"Lanet olsun ki kaderim senin elinde!"
Anlamadığını belli eden bir ifadeyle izledi beni.
"Çok önemli bir konu var babalık."Sinirli bir soluk bıraktı.
"Yıllardır seni bekliyorum ve şimdi bana başkasını sevdiğini söylemeni kaldıramam."Hızla başımı iki yana salladım.
"Hayır hayır, öyle bir şey tabi ki yok.
Ama ondan daha kötüsü var."Bu sefer sorgular bir şekilde bakıyordu yüzüme.
"Benim çift mühür lanetine sahipim."
Kaşları havalandı.
"Nasıl yani?"
Sıkıntılı bir nefes aldım.
"Şöyle ki, ben hem seninle mühürlüyüm hemde bir kocaayakla. "
Sinirden yüzü kızarmaya başladığında sırtımı kapıya yasladım.
"Teyzeme gitmemiz gerekiyor."
Başını olumlu anlamda salladı.
🌜🐺🐺🐺🐺🌛
Teyzemin karşısında oturuyordum.
"Alev göğsünü açman gerekiyor."Başımı kaldırdım ve babalığa baktım.
Gözlerini kaçırdı.
Elbisemin sol askısını indirdim.
Sütyenimden taşan göğüslerimde gözlerini gezdirdi teyzem.
Tam olarak kalbimin üzerinde duruyordu mühür.
Karan mühüre bakıyordu sadece.Boğazımı temizlemem ile gözlerini yüzüme çevirdi.
"Belini açabilir misin?"
Başımı salladım.
Elbisemin eteğinden tutarak teyzeme döndüm ve belimdeki mühüre elini yerleştirmesini bekledim.
Elini belime yerleştirdiğinde belimde ki yanma ile acı içinde inledim."Teyze acıyor."
Karan'ın hareketlenmesiyle birlikte teyzem elini çekti.
Elini çektiği yere baktığımda kocaman bir morluk ve yara izi gördüm.
Beyaz tenimde kötü bir görüntü oluşturmuştu.
Teyzemin dudaklarından dökülen cümleye sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim."Yaptığım büyü de dedim ki ölü ise kötü yaşıyor ise iyi bir işaret ver dedim.
Büyünün sonucu ise mühürün olduğu yerde büyük bir yara oluştu.
Ölmüş olmalı."Karan sakince başını salladı.
Bende teyzemi onayladım.
"Yaran iki üç gün içerisinde iyileşmiş olacaktır.""Neden bu kadar hızlı iyileşmesi gerekiyor ki?"
Arkasını döndü ve masaya doğru yürüdü.
"Büyüye öyle emrettim."Başımı onaylarcasına salladım.
Eşyalarımı topladım.
"Biz gidiyoruz teyze."Bir şey hatırlamış gibi hızla bize döndü.
"Gerçek mühür için bir sıkıntı yok istediğiniz zaman yapabilirsiniz.
Ama çocuk düşünmeyin,
Ki zaten düşünemezsiniz Alev'de infertilite var."Karan yanıma gelip teyzemin karşısında dikildi.
"Nereden biliyorsun?"Elimi koluna koydum bu mevzunun uzamaması için.
Bakışları bana döndüğü anda yumuşamıştı.
İki gün önceki o sert ve saldırgan adamdan eser kalmamıştı.
"Hadi gidelim Karan evde anlatırım."Teyzeme el salladım ve kapıyı kapatarak çıktık.
Sessiz bir yürüyüşün ardından eve vardığımızda kapı kapandığı anda karan tepemde dikilmeye başladı.
"Anlatacağım biraz sakin olabilir misin?"Başını iki yana salladı.
"Olamam."
Derin bir nefes çekip koltuklardan birine oturdum."Olay basit.
Biz büyücülerin genelde çocukları olmaz annem ve teyzemin genlerinde büyücülük var farkındaysan.
Bebekleri büyü sayesinde oluşturuyorlar ama kötü varlıklardan yardım aldığımız için eksik veya zararlı bir şekilde doğan bebekler oluyor, ki bunlardan biri de benim.
İki mühür hiç bir âlemde normal karşılanmaz.
Diğer mühürün ölmesi benim için iyi.
Neyse konudan sapmayalım.
Dediğim gibi bir lanet nedeniyle infertilitem var."Başını onaylarcasına salladı.
"Senin genlerinde büyücülük var mı ve büyü yapabiliyor musun?"
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Var ama, bana sadece şifa ve ölüm gücü büyüsü verildi.
Kızıl torun olarak bilindiğim için büyücüler arasında herkes güçlerimi bilir öldürme büyüsü sonuçları kötü olan bir büyüdür ve çok zor yapılır ama benim için dolunay ve düşünce gücü yeterli oluyor, bazen ise dolunay'a bile ihtiyacım kalmıyor.
Şifa ise elimin değdiği yaraları canım isterse iyileştirebiliyorum.
Sana yaptığım merhemlerde de biraz büyü vardı."Koltuğa oturdu.
"Beni öldürme gibi bir planın var mı?"Başımı iki yana salladım.
"Neden olsun ki?"Sakince beni izliyordu.
Bir cevap yada bir inkar bekler gibiydi.
Saatte baktığımda on bire geliyordu.
Joseph'ı içeri alıp ayaklarını sildikten sonra karan'a iyi uykular dileyip yatağıma geçtim.