-1-

125 11 10
                                    

Sarışın adam kalabalığı delerek odanın kapısına geldi. Fısıldaşmaları net olarak duyabiliyordu. Tedirgin yüzü sinirli bir hal aldı. Kalabalığa ufak çaplı(!) bir bakış yolladı.

Kalabalığa bakıp "Yeter! Herkes dağılsın." diye seslendi. Kalabalık kuş sürüsü gibi dağılmıştı. Kendisine bakan kıza döndü. "Ne zamandır içeride kendisi?"

"İki buçuk gündür."

"Ve bunu şimdi mi söylüyorsunuz , Güney Kore?"

"Üzgünüm Bay Amerika ama..."

Amerika kapının koluna uzandı. Lakin kapının kitli olduğunu iki üç inatçı denemenin ardından anlamıştı."Bay Türkiye! Bay Türkiye!" diye seslendi. İçeriden tepki yoktu."Neden onu aramadıysam?" diye söylendi. Ceketini Güney Kore'ye uzattı. Güney Kore şaşkın bir şekilde ceketi eline aldı.

Amerika gömleğinin kollarını sıvazladı. Daha sonra geriye doğru çekildi. Hızlı bir şekilde kapıyı kırdı. İçeriye şaşkın bir şekilde bakıyordu. Çünkü Türkiye orada değildi. Sanki Türkiye odasına hiç girmemişti. Bu tuhaftı. Amerika tepkisiz bir halde Türkiye'nin koltuğuna bakmaya devam etti. Arkasından Azerbaycan ve İsrail'in bağrışma sesleri geliyordu.

Odadan dışarıya çıkarken elini ağlayan Azerbaycan'ın omzuna koydu. "Onu bulacağımdan emin olabilirsin." dedi.

***

Akşam saatleriydi. Azerbaycan miyop gözlüğünü -aslında Türkiye'nin eski gözlüğü- takmış Türkiye'nin şiir kitabını okuyordu. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Saçlarını taramayı unuttuğu için darmadağınlardı. Yorgundu. Öyle ki bunu bastırmak için beş altı bardak kahve içmişti.

Gürcistan usulca yanına sokuldu. Azerbaycan onu farketmemişti ya da görmezden geliyordu. İlk defa Azerbaycan'ın yeşil gözlerini bu kadar koyu renkli görmüştü. Türkiye'nin yokluğu hissedilebiliyordu.Elini Azerbaycan'ın uzun siyah saçlarının arasında gezdirdi. Azerbaycan hafif irkildi. Yeşil gözleri yavaşça Gürcistan'a baktı. Gürcistan, Azerbaycan'ın yorgun halini bile seviyordu. Belki de Azerbaycan'ın en güzel hali buydu.

"Dinlenmen gerekiyor, Azerbaycan. Nerdeyse 3 saattir kimseyle konuşmadın." Bunu söylerken Azerbaycan'ın gözlüğünü çıkarıp masaya bıraktı. "Ben de Türkiye için üzülüyorum-" Azerbaycan'ın kafası onun göğsünün üzerine düştü. Gürcistan rahatsız olmasın diye yavaşça nefes almaya başladı.

"Onun için endişeleniyorum." dedi Azerbaycan. Ağlamaya başladı."Ya ona biri bir şey yaptıysa... Ya da..."

"Polisler odasında hiç bir iz olmadığını söyledi. Üzülmemeni söylersem kötülük yapmış olurum, değil mi?" Azerbaycan "Evet." der gibi kafasını salladı. Yorgun kollarını Gürcistan'a doladı. Gürcistan'ın yüzü domates gibi kızarmıştı. "Azerbaycan?" dedi tebessümle. Ona belli etmeden saçına hafif bir öpücük kondurdu. Azerbaycan'ın saçlarının hafif papatya koktuğunu farketmişti." Artık yoruldum, Gürcistan. Zahmet olacak ama beni odama , yani yatağıma kadar taşır mısın?" dedi Azerbaycan. Gürcistan bir şey demeden yorgun ülkeyi kucağına aldı.

Gürcistan onu odasına götürürken Azerbaycan'ın uyuduğunu farketti. Çok güzel uyuyor. diye düşündü. Azerbaycan'ı yatağa yatırdı. Yanına yatmayı düşündü. Ama Azerbaycan'ın bunu taciz olarak algılanmasından korktu.

"İyi Geceler, Prenses." diye fısıldadı.

***

Kapı yüksek bir sesle yumruklandı. Gürcistan yattığı koltuktan yavaşça doğruldu. Sallanarak kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında hemen hemen kendisiyle aynı boyda biri ile karşılaştı. Onu şaşırtan sadece bu değildi. Karşısında "Çocuk Katili" lakaplı bir ülke vardı: İsrail.

"İsrail? Senin burada ne işin var?"
"Lütfen bağırma, Gürcistan." dedi fısıltıyla. "Azerbaycan burada değil mi?"
"Hayır, burada? Neden sordun? Yoksa..?" Yüzünü büzdü.
"Ne?"
"Sevgilin olduğu için mi buraya geldin?"
"Nerden anladın?"

Gürcistan'ın yüzünde kalbi kırılmış bir ifade vardı. Tepkisiz bir şekilde yeri izledi. İsrail'e içeriye girmesi için izin verdi. İsrail mantosunu astıktan sonra Gürcistan'a döndü. "İnanmadın, değil mi? "Dedi .Gürcistan şaşkına dönmüştü."Ne?" diyebildi."Yalan değil, aslında. Ona karşı duygular hissettiğim doğru. Ve sen onun en yakın kankasısın. Bildiğim kadarıyla..." dedi. Gürcistan'ın elini tuttu."Benle, Azerbaycan'ın arasını... Anlarsın ya."

Gürcistan hiç bir cevap vermedi. Sadece İsrail'in yüzüne bakıyordu. Gerçekten Azerbaycan'ın bir çocuk katiliyle sevgili olmasına izin mi verecekti? Sevdiğine bu acımasızlığı yapacak mıydı?

"Gürcistan?"

"Denerim." dedi İsrail'e." Daha sonra Azerbaycan'ı uyandırmak için üst kata yöneldi. İsrail'in onun kolunu tutmasıyla geriye doğru savruldu."Sorun ne?" dedi sert bir sesle.

"Yoksa ondan hoşlanıyor muydun?"

"Saçmalama!"

"Niye durakladın ki o zaman?"

"Şaşırdım. Sizi arkadaş olarak bilirdim."

"Evren daha fazlasını istiyormuş."

Gürcistan bıkkın bir şekilde Azerbaycan'ı uyandırmaya giden İsrail'e baktı."Çok beklersin." diye iç geçirdi. Sinirden titreyen ellerine baktı. Normalde İsrail'e karşı bu kadar sinirlenemezdi. O gerçekten mi aşık olmuştu?

Karşınızda ilk bölümüm<33 Keyifle okumanızı diliyorum💞 Yorumlarınızı ve sonraki bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum<3


Countryhumans - Bir Dünya İki TarafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin