-3-

83 7 12
                                    

Akşamüstü Almanya, Polonya'nın uzun ısrarları yüzünden odasından çıkmadan önce onun saçlarını örüyordu. Bunu da kendine kafa dağıtmak için uğraş olarak görüyordu.

Bir an için bu anı yaşamış gibi hissetmeye başlamıştı. Sonra küçükken ölen kız kardeşi Doğu Almanya'nın saçını ördüğü gelmişti aklına. Bunu hatırlayınca duraksadı. Polonya bunu farkedince Almanya'nın elini tutup "Bay Almanya? İyi misiniz?" diye sordu. Almanya dalgınlığı bir kenara bıraktı ve Polonya'ya cevap verdi. "Bir şey yok, Bayan Polonya. Boş verin." dedi. Polonya'nın ellerini kendi elinden çekti.

Saçlarını örmeyi bitirdikten sonra Polonya, Almanya'ya teşekkür ederek odadan ayrıldı. Almanya da eşyalarını toplayıp odadan çıkmak için hazırlanıyordu. Telefonu beklemediği şekilde çaldı. Arayan Amerika'ydı. Türkiye'den bir haber umuduyla telefonu açtı.

"Alo?"
"Alo? Almanya, sana bir iyi bir kötü haberim var."
"İyi olan ne?"
"Türkiye'yi bulduk."

Almanya telefondaki Amerika'ya belli etmese sevinmişti. Tekrar Amerika ile olan konuşmasına döndü.

"Peki kötü olan ne peki?"
"Garip davranıyor. Ve bana seni aramamı söyledi."
"Tuhaf. Madem konuşmak istiyor, konuşalım."

***

Amerika, Türkiye'ye tereddüt ederek telefonunu verdi. Türkiye telefonu alırken şaşkın bir halde telefonu inceledi. "Demek ki bu telefon da değişmiş." dedi.

"Merhaba, Bay Almanya." dedi Türkiye. "Uzun zaman oldu."
"Uzun zaman dediğin sadece bir hafta."
"Haklısınız. Sizinle hasret gidermek için acaba uygun bir zamanda buluşabilir miyiz?"
"Türkiye sen iyi misin? Kafanı bir yere falan çarpmış olmayasın."
"Ben iyiyim, Almanya. Aklım yerimde. Neyse görüşmek üzere."

Türkiye telefonu Amerika'ya uzattı. "Teşekkür ederim, Saygı Değer Beyefendi." dedi Türkiye. Amerika'nın boşta kalmış eline telefonu bıraktı. Daha sonra kendisine bakan insanlara baktı. Türkmenistan ve Kazakistan'ın yanına gitti. "Sizi sevdim." dedi. Türkmenistan'a bakıp "Özellikle seni." dedi.

Kazakistan,Amerika'ya bakarak "Acaba onu hastaneye götürmeli miyiz?" diye sordu. Amerika "Hiç bir fikrim yok. Fakat o burada ve yaşıyor." dedi. Mutluydu. Sevdiği müttefiklerinden biri yaşıyordu.

***
*Ertesi Gün*

Türkiye, kendi iş yerinde gündelik işlerini yapıyordu. Düne göre normaldi. Kimseye karışmıyor. Sakin sakin işiyle uğraşıyordu.

Yunanistan ve Ermenistan da odasının kapısında onu izliyordu. Ve onun hakkında söyleniyorlardı.

"Harika. Gerçekten harika. Hayatımızın en güzel bir haftası dünle birlikte artık son buldu." dedi Yunanistan.
"O değil de... Nasıl bizden şüphelenmediler?" dedi Ermenistan." Türkiye'den nefret eden ülkelerdeniz."
"Harbiden. Bizim yerimize Rusya'dan şüphelendiler."

Yunanistan omzuna deyen el ile küçük bir çığlık attı. Odanın kapısından baktıklarında Türkiye onları duymamıştı. "Pardon." dedi genç ses. Bu Gürcistan'dı. Yunanistan kızgın bir vaziyette "Bir dahaki sefere sessizce yaklaşma." dedi. Gürcistan başını aşağı yukarı salladı.

Türkiye soğuk kanlı bir şekilde odasından çıkmadan üç ülkeyi farketti. Gürcistan giden ülkeye baktı. "Bay Türkiye... Nasılsınız?" dedi. Türkiye yorgun gözleriyle "Ne iyi ne kötü." dedi. Yunanistan ve Ermenistan'a bakarak "Hamsi Bey ve saz arkadaşı olmadan daha iyi." diye söylenerek kafeteryaya gitti. Yunanistan ve Ermenistan ise yüzlerini ekşitmişti.

"Bu adamın kafası yerinde mi?" diye söylendi Yunanistan. Gürcistan'a dönerek " Umarım, DSÖ size onun deli ya da hafıza kaybı geçirdiğini söylemiştir." dedi. Gürcistan "A-aslında Bay DSÖ onun hafıza kaybı geçirme gibi bir ihtimalinin olabileceğini söyledi." dedi. Bunu söylerken sesi onlara heyecanlı gelmişti. Yunanistan bir kaç tuhaf mırıldanmadan sonra ikilinin yanından uzaklaştı ve kendi odasına girdi.

Countryhumans - Bir Dünya İki TarafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin