-10-

46 3 7
                                    

     Almanya eğer Türkiye'yi savunmasıydı ya da mezarlığın kamera kayıtları olmasaydı büyük bir ihtimalle Türkiye hapishaneyi boyanmıştı. Amerika her ikisinin de travmalarını atlatana kadar akıl hastanesinde durmalarını teklif etmişti. Birleşmiş Milletler ve NATO da bunu kabul etmek zorunda kalmıştı.

   Türkiye ve Almanya akıl hastanesinde kalalı yaklaşık bir hafta geçmişti. Osmanlı'dan ya da kayıp cesetlerin hiç birinden haber yoktu. Azerbaycan'ın dedektiflik telefonu da çalmıyordu. Günler onun için sıkıcı geçiyordu.

  Türkiye için de farksızdı. Her gün intihar için sayısız deneme yapıyordu. Rusya onun yüzünden ölmüştü. Amerika ertesi gün yanına gelip ona öyle söylemişti. Osmanlı ya da kendisi yüzünden Rusya ölmüştü. Sevdiğinin yanına gitmek için her türlü yolu denemek zorundaydı. Aksi takdirde vicdanı onu yiyip bitirecekti.

   Almanya nedense unutmaya başlamıştı. Her gün sayısız kağıttan yıldız yapıp belli bir miktarını Türkiye'ye veriyordu. Türkiye de genelde bunları odasındaki küçük sandığın içine koyuyordu.

***

   Ansızın bir sabah Pakistan Türkiye'yi ziyarete geldi. Elinde Türkiye için kendi ördüğü Countryball Rusya oyuncağı vardı. Türkiye sesini çıkarmadan oyuncağı aldı ve sarıldı.  Sanki sarıldığı şey oyuncak değil de Rusya'ydı. Anında Pakistan'a sarıldı.

"Teşekkür ederim, Pakistan." diye mırıldandı.

"Bir şey değil. Rusya benim de arkadaşım. Senin ona ne kadar değer verdiğini biliyorum."

"Gözümdeki değerin... Büyüdü."

"Türkiye..." Elini Türkiye'nin saçlarına götürdü. Yeterince dağılmışlardı. Sakalları da uzamıştı Türkiye'nin. "Kendini bu kadar yıpratmana gerek yok."

"Deme öyle."

     Lavaboda duran tıraş bıçağını ve leğeni aldı. Türkiye meraklı bakışlarla onu izliyordu. Türkiye'nin yanağını tuttu ve sakallarını kesmeye başladı. Türkiye onun elini tuttu. Yüzünde yalvarır bir ifade vardı.

"Lütfen..." Sesi kısılıyordu. "Biraz bıraksan..."

"Olmaz, Türkiye. Ama merak etme. İki üç güne istediğin gibi uzarlar."

"İnşallah."

    Pakistan tebessüm ile Türkiye'nin sakallarını kestikten sonra ortalığı toplayıp ayağa kalktı. Türkiye ile vedalaşıp hastaneden ayrıldı.

***

   Saatler geçmişti. Almanya kağıttan yıldızlar göndermemişti. Aynadaki sakalsız halini inceliyordu. Aklına gençliği gelmişti. O zamanki anıları, Sovyetler Birliği, Doğu Almanya ve... Rusya.

   Bir anda yan odadan Almanya'nın bağrışma sesi yükseldi. Türkiye en son bu sesleri Rusya'nın öldüğü gün(!) duymuştu. Yavaşça ayağa kalktı. Odasının kapısını açtığında Almanya'ya sakinleştirici vermeye çalışan hemşire ile Almanya'yı gördü. Kapının önüne ilerledi. Yere eğilip ağlayan Almanya'ya sarıldı. Almanya kısa sürede yatışıverdi. Onu ayağa kaldırdı ve koluna girip hemşire eşliğinde bahçeye çıktılar. Almanya Türkiye'nin kolunu sıkıca tutuyordu. Bahçedeki kahverengi banklardan birine oturdular.

"İyi misin?" dedi Türkiye. "Neden bağırıyordun?"

"Annemi gördüm." Ağlamaya başladı. "Gelip saçımı okşuyordu."

"Hadi ama! Ağlamayı kesmelisin. Bu kadar göz yaşı yeter."

"Rusya'yı kanlar içinde görünce annemin nasıl intihar ettiği aklıma geldi."

Countryhumans - Bir Dünya İki TarafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin