Bölüm 2

16 6 0
                                    


2. BÖLÜM

Saat sabahım bilmem kaçıydı. Ben, Enes ve Azra, Enes'in kiraladığım dediği fakat kendisine ait olan arabayla, şube müdürünün gönderdiği konumdaki askeriyeye gidiyorduk. Yarım saattir Enes'e yol tarif ediyordum fakat beyefendi dediklerimi anlamıyordu. Sonunda dediklerimden bir şeyler çıkarıp yolu bulmuştu. Nihayet gelmiştik. Arabadan hızlıca indik. Salak gibi üstüme siyah bir crop, siyah bir pantolon ve siyah bir kot ceket giymiştim bu sıcakta. Hava resmen 50 dereceydi.

Bir asker bizi toplantı yapılacak alana götürdü. Konferans salonu tarzı bir yerdi. 3. Sıradaki koltuklardan birine oturduk. İçeri birkaç kişi daha girdikten sonra sahneye bir adam çıktı. Adam nedense çok tanıdık gözüküyordu gözüme. Albay'a benziyordu. Salonda toplam 10 kişi vardı -işsiz gibi kaç kişi olduğunu saydım-. Sahneye çıkan adam konuşmaya başladı.

'' Herkese merhaba. Ben Albay Hasan ÇEVİKER. Tunceli/Pülümür bölgesindeki teröristler için, baskın yapacak grubun Albayı olarak görevlendirildim. Bugün, 10 Temmuz' da yapılacak baskından biraz bahsedip, görev dağılımı yapalım istedim.''

İçeride olan insanlara dikkatli baktıkça simalarının çok tanıdık geldiğini fark ettim. LAN! Bunlar, dün ki kurada olan insanlar. Demek ki hepsi bu görev için gelmişti Tunceli'ye. Ve aralarında Kayra' da vardı. Galiba Kayra ve diğerleri timden arkadaşlardı. Çünkü hepsinin üzerinde askeri forma vardı. Bir biz üniformasız gelmiştik.

'' Silahçılar; Sadık İPLİKÇİ, Zeliha GÖKMEN, Kayra ÖZDEMİR, Zafer ÇELİK ve Ali TUNA olacaktır. Silahçıların başında ise Kayra ÖZDEMİR olacaktır. Murat SEVİNÇ ve İsmail SOYLU aksi takdirde siz arka taraftan baskına dahil olacaksınız.''

Mert albay boğazını temizledikten sonra devam etti.

'' Casuslar; Enes YILMAZ, Azra AKSU ve Selin GÖKTUĞ' dur. Casusların başında ise Selin GÖKTUĞ olacaktır. Ama göreve casus olarak 2-3 gün önceden teröristlerin aralarına Selin GÖKTUĞ gönderilecektir. GÖKTUĞ işaret gönderdiğinde ateşlemeye ilk ÖZDEMİR sonra diğerleri başlayacaktır. YILMAZ ile AKSU 1-2 saat önceden etrafı gözetlemek için köylü, çoban kılığına girecektir. ''

Albay konuşmasını bitirdiğinde Kayra ile bakışlarımız kesişti. Mavilikleri bana hayretle bakıyordu. Yavrum bir insana çarptık diye işsiz diye mi sayılıyoruz. Bizde bir şeyler beceriyoruz yahu.

Bakışlarımı ilk çeken ben oldum. Çünkü Azra resmen koluma asılmış, çekiştiriyordu.

'' Ne yapmaya çalışıyorsun Azra?'' diye fısıldadım. Gerçi ben bile sesimi duymamıştım.

''Kanka buradaki insanlar kurada olan insanlar değil mi?''

''Evet.''

''Analar ne doğuruyormuş be, haberimiz yokmuş.''

''Allah'ını seviyorsan ne saçmalıyorsun?''

''Boşver.''

(1 saat sonra)

~~~

Zamanın birinde bir pir varmış, onun da bir tek kızı. Kızı bir gün ölür. Dede birkaç gün üst üste kızını rüyasında görür. Kızı, "Baba" der "Benim mezarımı aç. Bende bir emanet var onu al." Dede gördüğü rüyayı taliplerine anlatır. Bunun üzerine karar verilip mezar açılır. Kızın tabutunun içerisinde beşiğe benzer bir şeyin içerisinde bir çocuk şahadet parmağını emmektedir. Çocuğu oradan alırlar. Dede rüyasında tekrar görür kızını. Kız, rüyasında babasına, "Çocuğun adını 'Munzur' bırakın." der. Gel zaman git zaman Munzur, yedi yaşına gelir ve Tunceli'nin Ovacık İlçesine bağlı Koyun gölü civarında yaşayan bir ağanın koyunlarını gütmek için yanında çobanlık yapmaya başlar. Munzur'un ağası hac zamanı geldiği için hacca gitmiş. Ağasının hacda olduğu bir gün Munzur, ağasının hanımının yanına gelir; -Hanımım, ağamın canı sıcak helva ister. Helvayı yaparsan ben kendisine götürürüm, der. Ağanın hanımı önce şaşırır, sonra herhalde zavallı çobanın canı helva yemek istiyor, doğrudan söylemeye dili varmıyor, utanıyordur. Ağasını da bahane ediyor. Kendisine bir helva yapayım da yesin, der. Helvayı pişirir, bir bohçanın içine bağlar ve Munzur'a; -Al evladım götür, der. O sırada ağa hacda namaz kılmaktadır. Namaz sırasında sağa selam verirken bir de bakar ki sağ yanında elinde bir bohça ile Munzur dikilmiş duruyor. Namazını bitirip Munzur'a; -Hoş geldin evladım, burada ne arıyorsun? Nedir o elindeki? der. Munzur'da; -Ağam canın sıcak helva istemişti, onu sana getirdim, der. Elindeki bohçayı ağasına uzatır. Ağası bohçayı açar ve bakar ki içinde sıcacık helva paketlenmiş duruyor. Ağa hayretler içinde Munzur'a bir şeyler söylemek için başını çevirdiğinde bir de bakar ki Munzur yanında yok. Ağa hac görevini tamamlayıp köyüne döndüğünde komşuları herkes elinde bir hediye ile hacıyı karşılamaya giderler. Munzur'da götürecek başka bir hediyesi olmadığından bir çanağın içerisine koyunlarından bir miktar süt sağar ve bununla ağasını karşılamaya gider. Ağa Munzur'u görünce yanındakilere; -Asıl hacı Munzur'dur. Öpülecek el varsa Munzur'un elidir. Önce ben öpeceğim der ve Munzur'a doğru koşar. Munzur bu konuşmaları duyduğunda; -Aman ağam Allah aşkına. Böyle bir şey olmaz. Ben yıllarca senin ekmeğinle, aşınla büyüdüm. Sen nasıl benim elimi öpersin. Ben sana elimi öptürmem, der ve kaçmaya başlar. Munzur önde ağa ve yanındakiler arkasında bir kovalamaca başlar. Şimdiki Munzur ırmağının çıktığı ilk yere geldikleri zaman Munzur'un elindeki süt dolu çanak dökülür ve sütün döküldüğü yerde, süt gibi bembeyaz bir su fışkırır. Munzur kırk adım daha atar. Fışkıran bu sulardan bir ırmak meydana gelir. Munzur'un arkasından koşanlar bu ırmaktan öteye geçemezler. Munzur da bu dağlarda kaybolur gider...

~BİR BASKIN MESELESİ~/YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin