Hayatımıza giren herkes değerlidir, ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir...
~Erich FROMMArdından duvardan yavaşça ayrılan Ateş'e kaydı gözlerim, dizleri tutmuyordu sanki. Tam düşeceği esnada kolundan tuttum ve düşmesini engelledim ardından sağımdaki kapşonlu olan kişiye baktım neredeyse hiçbir şey gözükmüyordu ona ait... Siyah bir maske, şapka ve sapşonlu giymişti. Geriye doğru yüzü bize dönük bir biçimde adımladığında kaçacağını anlayıp bende manevra yaptım. Ateş'i yavaşça yere bıraktım. Ona doğru adımladığım sırada hızlıca koşmaya başladı...
O kadar hızlıydı ki yetişemeyecektim. Tam ona yaklaşmıştım kapşonlusundan çekecektim ki yüksek bir gürültü koptu ve elektrikler yeniden kesildi. Katil olduğunu düşündüğüm kişi çoktan koşup uzaklaşmıştı. Nefes nefese kalmış, cebimden telefonumu çıkarıp feneri açmıştım. Geldiğim yöne doğru ilerledim. Biraz daha yürüdükten sonra hala ışığa gelemediğimi farkettim. Ateş için endişeleniyorum tam şuan. O kadar çok koşmustum ve Ateş'i bulamıyordum. Depo en az bir düğün salonu kadar büyüktü kaybolacak alan çoktu kısacası. Hala Ateş'i bulamadığımda, endişem iki katına çıkmıştı.
"ATEŞŞ."
İlk bağırışımda hiçbir ses çıkmamıştı. Telaş yapıp hızlı adımlarla koşmaya başladım, kendi etrafımda dönüp onu gözlerimle arıyordum. Belkide bayılmıştır diye düşündüm ve tekrar daha gür bir biçimde bağırmaya başladım.
"ATEŞŞ ATEŞ SES VER NERDESİN?"
"Savaş.."
Nefes almaya çalıştığının farkına vardım ve sesin geldiği yöne ilerlemeye başladım. Birkaç adım daha attığımda telefonun ışığını duvara doğru tuttum. Ateş duvara çökmüştü, dizlerini karnına çekip cenin pozisyonunda nefes almaya çalışıyordu.
Bir eli kendi göğsünde diğer eliyse boynundaydı. Hızlıca yanına yaklaşıp nabzına baktım işaret ve orta parmağımla boynundaki damara bası uygulayarak. Parmağımı koyduğunda irkilmişti. Nabzı düşmüş ve kalp atışları hızlanmıştı. Korkudan olmuş olacaktı.. nefes almakta bir hayli güçlük çekiyordu. Kapıya doğru yürüdüm, açacağım sırada kapı açılmadı. Birkaç kez daha kapı kulpunu zorlasamada açılmıyordu.
Ateş'in endişeli bakışlarına kaydı gözlerim."Ateş...Ateş iyi misin? Duyabiliyor musun beni?" Diyerek seslendim olduğum yerden. Tek temennim bir an önce bu lanet yerden çıkmaktı.
Kafasıyla onaylamıştı söylediklerimi. Nefes alışları normale girmişti. Belli ki korkudan kendine gelmemişti.
Ardından telefonu çaldı Ateş'in. Telefonu benim açmamı işaret edip uzattığında hızla telefonu açıp konuşmaya başladım."Ateş kuşum nerdesin seni arıyoruz. Savaş da ortalıkta yok?"
"Merya Savaş ben şua-"
"S..Savaş Sa...Savaş Ateş nasıl nerde iyi misiniz nolu-"
"Merya sakin ol ve beni dinle. Bizimkilere haber ver çabuk-"
Cümlemi tamamlamama kalmadan Ateş'in telefonunun şarjı bitmişti. Telefon kapanınca bir küfür savurup yere doğru telefonu fırlattım ve Ateş'in oturduğu yere çöktüm. Başımı duvara verip gözlerimi Ateş'in yüzünde gezdirdim. Ona baktığımı farkedip o da yüzünü bana doğru çevirdi.
"Buradan çıkabilecek miyiz Savaş?"
Suratımda mahmur bir gülümseme yer edindi.
"Evet, seni asla yalnız bırakmayacağım merak etme.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONTEYNER
ActionKaranlıktan korkuyorum" Dedi fısıldayan ürkek bir sesle. Işığı bulmak için haraketlendiğinde bende aynısını yaptım. Bana yaklaşan birkaç adım sesi geldi. Bense ışığa yönelmiştim. Duvara iki elimi de bastırıp ışığı aradığım sırada nefes sesi geldi y...