BÖLÜM 4- Zifiri Karanlık

140 18 0
                                    

Kayra'nın bir buçuk yıl önceki cümlesini şuan kullanıyor olmam tam anlamıyla bir utanç dalgasına sebep oldu tüm bedenimde. Sanki beni uyarmış da ben dinlememişim gibi... En güzel anılarımdan birinin baş kahramanına mahcup oldum durduğum yerde öylece. Yüzümün bozulan ifadesine anlam veremeyen karşımdaki çocuk şaşkınca bakıyordu yüzüme. Hemen toparlanıp çantamı aldım, havanın hafif serinliğini göz önünde bulundurarak yolda yürürken uğraşmamak için uzun siyah hırkamı üzerime geçirip, kuşağını hızlı bir hareketle bağladım. Çocuk beni gözünü ayırmadan seyrediyordu. Kalbini kırıp kırmadığını düşündüm bir an üzerime çeki düzen veriyormuş görüntüsünde zaman kazanıp. En sonunda zoraki bir gülümseme takınıp deniz kenarında açık alana yayılmış güzel mekanın beni yola çıkartacak merdivenlerini tırmandım.

Sahil yolundan taksiye binmek yerine, eve kadar bir yürüyüş yapıp kendime biraz düşünme biraz da rahatlama izni verdim. Denizi seyretmeyi, kokusunu, güzel havalardaki dinginliğini severdim. Deniz beni rahatlatabilirdi belki. İnsan içindeki yangını denizlerde boğmak istiyor bazen. Yürüdüm,yürüdüm,yürüdüm... O kadar çok düşünerek yürüdüm ki yorgunluğumu hissedemedim eve kadar. Eve varıp oturduğumda yorulan ayaklarım değildi, bedenim değildi. Benim ruhum uzun zamandır duvarlara çarpa çarpa, tel örgülere takıla takıla yürüyordu. O yorgundu. Üç yaşımdan bu yana,annemin gittiği günden bu yana o hep yorgundu. Dinlenene kadar asla iyi hissedemeyecektim. Bir tokat da kendi vicdanımdan yedim bir anda. Ona dinlenme iznini ben vermemiştim. Hala vermiyordum. Hayatımda düzenlemem gereken onlarca oda açıldı birden önümde. Hakikatli bir temizliğe ihtiyacım vardı. Nereden başlasam bilemedim. Karar veremedim. Kimden yardım istesem bilemedim. İşte o an insanın her hücresini yakan bir his yayıldı. Yalnızlık.

İçimde bir umut yeşerten bir şey oldu sonra. Burslularla bir günlük aktivitemiz vardı yine. Kayra'yı görecektim. Belki bir anlık da olsa yine yaşadığımı hissedecektim. Gülümsemesiyle içimi ısıtıp biraz güç toplayacaktım. Heyecanla hazırlanıp bindim bizi taşıyacak servise. Yolda giderken arkadan bir ses:
"Kayra gelemiyormuş."

Hayalkırıklığı mı yaktı canımı, yoksa tekrar içime kök salan, kalbime dolanıp sıkan umutsuzluk mu bilmiyorum. Ayağa kalkıp hızla arkaya döndüm ve sitemkar olduğu belli bir ses tonuyla "Neden?" dedim.
Tavrım herkesi şaşırtmış olacak ki gözler servisin arkasına çevrildi.
Soruyu yönelttiğim çocuk şaşkın ifadesiyle "Belini kırmış." dedi. Bir an durdum "Oha, ne yaparken kırmış?" cümlesi istemsizce havayı doldurdu. Herkesin sırıtışları gülmeye, gülmeleri kahkahaya dönüştü bir anda. Yerime oturdum. Yok canım, yatakta kırmış olamazdı değil mi?

Tatsız bir geziden sonra yalnız hayatımı düzenleme çabama geri döndüm. Temizlik şarttı.

Masal hep yanımdaydı ama o kıyamazdı bana hiç. Ayrıca Masal sayesinde hayatıma giren bir melek daha vardı, Miray ile birlikte hayatımın merkezindelerdi. İki güzel arkadaşım da kusurlarımı görmez, her koşulda iyisini yapmışım gibi kocaman gülümsemeler verirlerdi. Verdiğim bu karara da destek olacaklarına emindim. Destek olmak başkaydı, yardım etmek bambaşka. Benden başka kimse bana yardım edemezdi. Bunu başlarda kavrayamadım. Birinin çekip çıkarmasını, hayatıma sihirli bir değnek değdirmesini bekledim aylarca. Biri ailemi düzeltsin istedim. Geçmişimdeki her tozu silkelesin, her lekeyi çıkarsın istedim. Bir anda tertemiz hissetmeyi bekledim. Olmadı. Olmazdı zaten. Böyle şeyler filmlerde olur, masallarda olur, kitaplarda olur. Gerçek hayatta hepimiz yalnızız. Kendi işinizi kendiniz görmezseniz, hep başkalarının isteklerine göre yaşarsınız.

Bu yalnız yapmak zorunda kaldığım işlerin hepsi yorgun ruhuma fazla geldi bir anda. Sonra durdum kendi kendime ''Geç kalmışım.'' dedim.'' Artık ne yaparsam yapayım böyle gidecek. Neyi değiştirirsem değiştireyim insanlar beni aynı görecek.'' Yenilgi. Hayatımda ilk defa tattığım keskin his. Ben kendimle boğuşup ağır yenilgime ulaşırken yaz geldi. Yine. İpin ucunu tamamen salıp, asla sevilmeyeceğimi, asla istediğim aileye ulaşamayacağımı kabullendikten sonra yine o geldi. Orhun. Denize düşen yılana sarılırdı ya hani. Ben de en yakınımda o vardı diye ona sarıldım bir anda. Yaptığı her şeyi kabullenip, insanların tiksinen bakışlarını üzerime yerleştirip yine affettim. Başka şansım olmadığına o mu inandırdı beni, ben mi inandım bilmiyorum. Pek de önemi yoktu artık gerçi.

Güneşin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin