0.2

167 29 9
                                    

Chan'ın kaleminden

Hızla yorganı üzerimden atıp, nefes nefese yataktan kalktım. Titreyen bacaklarım yüzünden, zorlanarak ayakta durmaya çalışıyordum.

"Rüya... Sadece bir rüya." İç çekip yatağa oturdum. Gözlerimi ovuşturup komodinin üzerinde duran dijital saate, baktım.

"05.53" diye mırıldanıp ayaklandım. Odamın kapısını açıp ardımdan kapattım hafifçe sendeleyerek mutfağa doğru ilerliyor, açlığımı gidermek amacıyla bir şeyler yemek istiyordum.

Mutfak dolaplarından birine, noodle stoğu yapmıştım. Geceleri her uyandığımda deli gibi acıkır, yiyecek bir şey arardım. Gerçi, şu an pek de gece sayılmazdı.

Dört veya beş saat uyumuştum. Bana göre fazlaydı. İlaçlarım bir nebze de olsa, iyi geliyordu. Tabii gördüğüm kabuslar ve ne kadar kaçacak delik arasam da kaçamadığım düşüncelerim yüzünden, rahat uyuyamıyordum.

Açtığım mutfak dolabında, hiç noodle kalmadığını fark edince iç çekip odama geri döndüm. Üstüme bir hırka, altıma da eşofman geçirip anahtarlarımı aldıktan sonra evden ayrıldım.

Gözümden resmen uyku akıyordu, ancak yatsam geri uyuyamayacağımdan adım gibi emindim. Önceki gün ders çalışmış, kalan vaktimi de spor salonunda öldürmüştüm.

Beslenmeme normalde dikkat ediyordum, uyku düzenim zaten rezildi. Bir de beslenmemi silip atmak istemiyor, iyice yataklara düşmekten korkuyordum. Ancak uykumdan uyanınca, yemek yapabilecek hâlde olmuyordum. Elim yapımı kolay olan, tadı da aşırı fena sayılmayan şeylere gidiyordu. En basitinden noodle.

En yakındaki yirmi dört saat açık olan markete doğru ilerliyor, bir yandan hırkamın cebinde unuttuğum kulaklıktan müzik dinliyordum. Unutmam iyi olmuştu, şu an en ihtiyacım olan şey olabilirdi.

İçeri girip direkt sevdiğim atıştırmalık şeylerden aldım, yanında da birkaç paket noodle alıp parasını ödedim. Elimdeki poşet ile marketten çıktığım sırada, elim cebime gitti.

"Sigara..." Yanıma almamıştım. Aç karna içmek istemiyordum ama yine de kendime engel olamadım, geriye dönüp yeniden markete ilerledim. Tam gireceğim sırada, omzumda hissettiğim el ile duraksadım.

"Chan? Bu saatte burada ne işin var?" Arkamı dönünce, bir veya iki hafta önce tanıştığım çocuğu görünce gülümsedim.

"Ben bu saatlerde hep buralardayım, asıl sana sormak lazım. Sen ne için geldin?" Seungmin, iç çekti.

"Canım abim, sigara istedi. Çok bayılıyorum zaten evden çıkmaya, üşendiği için beni gönderdi." Kıkırdayıp onu yanıtladım.

"Sen bu saatlerde hep ayakta olur musun?" Omuz silkti.

"Aslında hayır ama dün çok erken uyudum. On iki saattir falan uyuyorum, ondan erken uyandım." Gözlerimi kocaman açıp ona diktim.

"Nasıl bu kadar çok uyuyorsun?" Seungmin, güldü.

"Ne yani, sen hiç bu kadar uyumadın mı?" Yutkundum. Başımı eğip hafifçe gülümsedim. Seungmin, yeniden konuştu.

"İyi misin, özür dilerim yanlış bir şey mi dedim?" Hemen başımı kaldırıp ellerimi salladım.

"Hayır hayır, özür dileme. Aklıma bir şey geldi sadece. Yani en son iki veya üç sene önce, fazla uyumuşumdur. O da en fazla on saat." Gülümseyip saçlarını karıştırdı.

"Ben biraz fazla uykucuyum sanırsam. Her neyse, içeriye mi girsek? Yoksa abim, gebertecek beni!" Gülümseyip başımı olumlu anlamda salladım, hemen ardından kapıyı açıp geçmesini bekledim. O geçtikten sonra ardından içeriye geçtim.

O kendine bir şeyler bakarken, ben bir paket sigara aldım. Ardından o da kendine aldıkları ile birlikte bir paket sigara aldıktan sonra marketten ayrıldık.

Bir süre konuşmadan, sessiz bir şekilde ilerledik. Yavaş yürüyorduk, sanki zaman geçmesin ister gibi.

"Geceyi çok seviyorum." Sessizce mırıldandım. Gözlerimi yumup başımı havaya kaldırdım. Geceye, gecenin getirdiği karanlığa, Güneş'in ışığını yansıtan Ay'a aşık bir insandım.

"Ben de seviyorum. Yani sanırım. Aslında karanlıktan pek haz etmem ama yine de hoşuma gidiyor." Başımı ona çevirdim.

"Karanlıktan korkunca bana yazsana. Geceleri hep uyanığım." Seungmin duraksadı, şaşırmıştı.

"Ciddi misin?" Elimi enseme götürdüm. Hafifçe kaşıyıp konuştum.

"Yani, zaten benim pek arkadaşım yok. Gece konuşacağım insanlar da olmuyor. Olur da uyanık olursan, denk gelirsek falan... Yazabilirsin, yani istersen?" Seungmin, gülümseyip beni yanıtladı.

"Olur tabii, çok isterim." Cebinden telefonunu çıkarıp ekran kilidini açtı, kişilere girince telefonu bana uzattı.

"Numaranı yazabilir misin?" Başımı olumlu anlamda sallayıp numarayı yazdım, kaydettikten sonra kendi telefonumu çaldırdım.

Aramayı kapattıktan sonra, telefonu Seungmin'e uzatıp kendi telefonumdan Seungmin'i kaydettim.

"Oldu işte. İstediğin zaman yazabilirsin. Hatta geceleri dışarı çıkacak olursan, eğer tek başına olursan ve yanında birisini istersen, beni ara. Gece yürüyüşlerini çok severim." Seungmin, güldü.

"İyi arkadaş olacağız desene? Aslında açık havalar veya gündüz beni kendine daha çok çekiyor. Ama geceleri yürümeye hayır demem." Binanın önüne geldiğimizi fark edince, konuştum.

"O zaman bugün ilk yürüyüşümüzü yapmış olduk. Bu arada, liseye mi gidiyorsun?" Seungmin, olumlu anlamda başını salladı.

"Evet son senem, sen?" Hızla onu yanıtladım.

"Ben bir sene mezuna kaldım, bu yeniden sınava gireceğim." Seungmin, başını olumlu anlamda salladı.

"O hâlde, birlikte kütüphaneye falan da gidebiliriz. Pek arkadaşım yok benim de, takılabileceğim birisi olmuş olur." Sözleriyle gülümsedim.

"Eh hadi o zaman, girelim binaya." Binanın kapısını açıp içeriye girdikten sonra, zemin katta oturan Seungmin durdu.

"Eh, görüşürüz o hâlde." Elimi hafifçe salladım.

"Görüşürüz, Seungmin." O içeriye girdikten sonra, asansörün düğmesine bastım.

Unuttuğum şey ile gözlerimi büyüttüm.

"Sigara... İçmeyi nasıl unuttum?" Başımı Seungmin'in dairesine çevirdim. Yutkunup gelen asansör ile asansörün kabinine girdim.

"O çocuk... O çocuk, az önce bana sigarayı mı unutturdu?"

  ---------
Günün ikinci bölümü
Güzel bir bölüm oldu, memnunum yazdığım şeyden LWJDBSKDBWKDBSN

Umarım okurken keyif almışsınızdır, oy verip yorum yaparsanız sevinirim

yorgun savaşçı | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin