Bölüm 4 | Otuzuna basamadan ölmek.
Alkım'dan
Oradan çıkıp direkt olarak eve gelmiştim. Binaya sakince girip, merdivenleri çıkmaya başladım. Zaten eski bir bina olduğu için asansör yoktu, hem gerekte yoktu. 4 katlı küçük bir binaydı. Genelde sadece yaşlı insanlar yaşadığı için de her zaman sessizdi. Sadece bayramlarda veya özel günlerde komşuların çocukları geldiğinde sesle dolu oluyordu bu bina. Onun dışında her zaman ölüm sessizliği hakimdi.
Merdivenleri çıkıp, kapıya yaklaştım. Kırık görmeyi bekliyordum aslında kapıyı. Fakat yeni bir kapı takılmıştı. Eskisinden daha iyi ve dayanıklı bir kapıydı. Muhtemelen bunu o Salih denen adam yapmıştı. Eh, kapı için fazladan para harcamam gerekmediğini bilmek güzel oldu.
Yaklaştığımda kapının üst kısmına asılmış anahtarı buldum. Bu biraz salakça bir davranış olmuş, fakat yaşlı komşular evlerinden çıkıp buraya bakmadığı için sorun yoktu.
Anahtarı oradan alıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Fakat içerisinin tamamen dağınık olduğunu unutmuştum. Aramızda yaşanan ufak anlaşmasızlığın izleri evin her yerinde belli oluyordu. Kaseler dağılmış, abur cuburlar yerlere dökülmüştü.
Pencere açılmış, içeriyi buz dağına çevirmişti. Derin bir nefes alıp parmaklarımı alnıma yerleştirdim. Yavaşça masaj yaparken, "Harika, en azından evi de toparlasaydılar ya." diye mırıldandım kendi kendime.
Fakat yapacak bir şey yoktu. Bu yüzden ilk önce pencereleri kapattım. Kapı kenarındaki küçük yerden kombiyi açıp, tekrardan salona döndüm. Kaseleri yerden kaldırıp, masaya bıraktıktan sonra kenardan elektrikli süpürgeyi getirdim ve her şeyi temizlemeye başladım.
Evi temizlemekten nefret ediyordum. Çok üşengeç olduğum için her zaman erteliyordum. Fazla kirlenmemesi için de oldukça az vakit geçirmeye çalışıyordum evde. Ama madem el attım önce burayı, sonra da mutfaktaki kirli bulaşıkları yıkasam iyi olurdu.
Televizyonda bir şarkı açarak içeriyi temizlemeye başladım. Salondaki işleri bitirdikten sonra süpürgeyi kapatıp, kenara yerine bıraktım ve mutfağa doğru ilerledim. Oradan çıktığımda öğle saatleriydi ve şakasız buraya gelmek 2 saat sürmüştü. Şimdiyse akşam olmak üzereydi. Bulaşıkları hallettikten sonra markete gidip bir şeyler alsam iyi olurdu.
Normalde küçük gösterdiğim için alkol alamıyordum, fakat atmadan önce bu sahte kimliği kullansam iyi olurdu. Uzun süredir bir şeyler içmedim. Sarhoş olup, bütün bu şeylerden biraz da olsun uzaklaşmak istiyorum. Aslında doğruyu söylemek gerekirse alkol dayanıklılığım yoktu. Bu yüzden fazla içmiyordum. Fakat bugün içmek istiyordum.
Bulaşıkları bitirdiğimde elimi havluyla kurulayıp, üzerimi değişmek için dolaba gittim. Bir tane siyah kazak, siyah bol kot pantolon ve siyah kaban seçtim. Ayağıma da bir tane siyah bot aldım. Botu ayağıma geçirirken masaya doğru yaklaştım. Fakat masaya bıraktığım kulak cihazını görmemiştim.
Kaşlarım çatılırken etrafa bakınmaya başladım. Görünürde yoktu. Bu yüzden eğilip dolabın altına baktım. Onu orada gördüğümde rahat bir nefes verdim. Bir an onun Salih ve diğerlerinin eline geçtiğini sandım.
Uzanıp cihazı aldım ve açtım. Leyla'dan herhangi bir mesaj falan yoktu. Bu yüzden direkt olarak kulağımdan çıkarıp tekrar yerine yerleştirdim ve masaya bıraktım. Botumun bağcıklarını bağlayıp, evden çıktım.