Felix ve Chan saatlerce konuşmuş Chan'ın Avustralya da ki hikayelerini dinlemişlerdi. Felix hafif içkiye katlanamayınca yine pes etmiş ve daha ağır olanlardan içmişti.
"Demek biriyle çıktın?"
"Evet."
"Peki ya o şuan ne yapıyor?"
"Ah.. ayrıldıktan sonra pek haberleşmedik ama o hâlâ orada kalıyor."
"Anladım... Geldiğine sevindim Chan."
"Bende seni gördüğüme sevindim minik."
Felix gözlerini devirdi ve gülümsedi. Midesinin bulandığını hissedince Chandan izin alarak ayağa kalktı ve etrafa baktı ilk önce.
Ortalıklarda gözükmüyordu. Muhtemelen gittiğini düşündü ve tuvaletlere doğru ilerledi.
Üst kata çıktığı gibi her odadan inleme sesleri geliyor, koridor boyunca yiyişenler kendilerini gösteriyorlardı.
Felix uzun zamandır bu işlerden uzaklaşmıştı. Bir süredir de bu duygulara açtı. Kendisini tutsada bir gün yanlış kişiye patlamaktan korkuyordu.
Kafasını iki yana sallayarak tuvaletlerin olduğu kısma ilerledi ve kapının girişinde kollarını bağlamış bir şekilde duran tanıdık bedene denk gelmişti.
"Bir an hiç bitmeyecek sandım."
Felix önündeki adamın konuşmasıyla nefes verdi ve gözlerini devirerek tuvalet kapısını iteledi.
Hyunjin peşinden ilerlerken içerdeki herkes ikilinin içeri girmesiyle teker teker dışarı çıkmaya başladılar.
Ah.. bu ikisi kesinlikle dillerdeydi ve herkes bu ikilinin kavgalarından deli gibi tırsıyordu. Bu yüzden etraflarında olmaktan birazcık kaçıyorlardı.
"Neyden bahsediyorsun yine?"
"Konuşmanız diyorum. O kadar uzadı ki bir ara yanındaki o beyinsizin kafasını patlatmak istedim."
Felix sinirlenmeye başlamış ama sadece ona bakmakla yetinmişti.
"Boş boş konuşmaya devam ediceksen üstüne kusmayı tercih ederim."
"Yapmadığın şey sanki."
"Hwang!"
"Ne? Herkesin ortasında kavga ederken üstüme kustuğunu hatırlamak sinirlerini mi bozuyor?"
"Tekrarlamak ister misin?"
Felixin midesi zaman geçtikçe daha kotu oluyordu. Yine de bu sefer böyle bir şey yaşanmasını istemiyordu.
Hyunjini görmezden gelerek tuvaletlerde birinin içine girdi ve yere çöktü.
Hyunjin ise sırtını kapısına yaslamış biraz da olsa endişeyle onu izliyordu.
Felix birkaç dakika sonra kendisini rahatlatmıştı. Yine de yorgun olduğu için ayağa kalkamadı ve bacaklarını serbest bırakarak sırtını kabinin duvarına yasladı.
Hyunjin önündeki adamın işini bitirmesinden sonra ilerleyerek sifonu çekti ve klozetin kapağını kapattı.
"Hadi kalk."
"Beni rahat bırak Hwang."
"Niye her şeyi zorlamayı seçiyorsun?"
"Niye her zaman benim peşimde bitiyorsun?"
Hyunjinde Felix'in yanına eğilmiş ve yüzlerini hizalamıştı. Felix gözlerini bile açmak istemiyor sadece uyumak istiyordu. Ona baktı. Dudaklarını, yüzünü, çillerini izledi. Diğersi ise üstündeki bakışları hissetmiş gözlerini açmıştı.
Neden baktığını anlamak ister gibi kaşlarını çatmış ama bu sadece birkaç saniye sürmüştü. Hyunjin önündeki adamın kırmızı dudaklarına kapandığı gibi Felix öylece kaldı. Ne kafasını çekicek bir yeri ne de onu itecek gücü vardı.
Hyunjin dudaklarının arasındaki dudakları emdi ve yavaşça öpmeye devam etti. Karşılık almayı beklemiyordu ve tek taraflı bir şekilde öpüyordu.
Felixin dürtüleri şuanki durumu zora sokuyordu. Neredeyse aylardır kimseyle bir ilişkiye girmemiş ve şuan o sınıra yaklaşmış hissediyordu.
Yanlış kişiden kastı da buydu. Bu dürtüyü hyunjinle rahatlatmak istemiyordu. Kendisine hakim olamayacağını biliyordu. Ona karşı koyamayacağını biliyordu.
Hyunjin nefesini düzeltmek için geri çekildi. Gözlerini yavaşça Felix'in gözlerine çıkarttı ve tepkisini izledi. O şuan ona kızamayacak kadar yorgun gözüküyordu. Muhtemelen bir sonraki gün yanağına sert bir tokat yerdi.
"Fel-"
Boynuna sarılan kollarla sözü kesildi. Felix yaklaştı ve dudaklarına uzandı. Sadece temas etmeden durdu. Yanlıştı. Pişman olacağına emindi ve yapmadı. Kendisini hyunjinin omzuna bıraktı ve gözlerini kapattı.
Hyunjin derin bir nefes verdi. Açıkçası öpmesini beklemişti ve kırıldı. Felixin bunu yapmayacağını biliyordu. O bu durumlarda her zaman daha olgun yaklaşırdı. Hyunjin o anı Felix ise ondan sonrasını düşündüğü için hep böyle olurdu.
Hyunjin ellerini Felix'in beline yerleştirdi. Okşadı. Kollarındaki çocuk yavaştan uykuya dalmaya başlamış hyunjinin boynuna değen nefesleri yavaşlamıştı.
Bunu fark etmesiyle hyunjin önündeki küçük adamı kucağına aldı. O gerçekten küçük ve zayıftı.
Felix hyunjinin boynuna daha çok gömülmüş ve uykuya teslim olmuştu.
Hyunjin tuvaletten çıkmış ve aşağıya inmişti. Kucağında Felixi gören herkes onları izliyor aralarında konuşmaya başlıyordu. Bu süreç boyunca hyunjin sadece kucağındaki adamı izledi ve dikkatle taşımaya devam etti.
Chan Felixi başka bir adamın kucağında görmesiyle endişeyle kalktı.
Felixin bir adamla adının çıktığını bilse de o kişiyle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Şuan da bu adamın o kişi olduğuna emindi. Yinede arkadaşının yanına ilerledi.
"Hey! Ona ne oldu?"
"Sarhoş. Uyuyakaldı."
"Benim arabama gidelim. Onu eve bırakırım."
Hyunjin önündeki adamın konuşmasıyla hahlamış ve kaşlarını çatmıştı.
"Sen kimsin?"
Chan arkasını dönerek hyunjine bakmış ve gülümsemişti.
"Asıl sen kimsin? "
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bana sahip olduğunu mu sanıyorsun?"- Hyunlix
RomanceFelix ve Hyunjin birbirlerine ilgi gösteren iki düşmandı. Aslında ikiside birbirinden nefret ediyordu ama birbirlerine karşı, karşı konulmaz bir ilgi besliyorlardı. Zamanla ilişkileri hırsla kaplanmaya başladı ve yapabildiklerinin en ilerisine gitme...