"Burada."
Felix kafasını bir kez sallamış ve jisungun ona gösterdiği kapıyı açmıştı. Burası jisungun ikinci evi gibi bir şeydi. Pek fazla kullanmaz, sadece önemli veya gizli bir şey yapılması gerektiğinde burada yapardı.
Şuan da da tam olarak öyle bir durum söz konusuydu.
Girmeden önce felixin gözlerine uzunca bakmıştı jis ve olabildiğince karanlığı görmüştü.
Felix kendinden oldukça emin bir tavırla içeri girdi. Bomboş bir oda ve iki sandalye.
Biri Felix için biri ise joo-won içindi.
Felixin adım seslerini duyan adam, kapalı gözleri yüzünden görememiş ve strese girmişti. Kafasını bir yandan bir yana sallayarak bağırmaya başladı.
"Kimsin!? Ne istiyorsun!?"
Felix kendisi için konulan sandalyeye ilerlemişti. Arkasında ki küçük camdan jisung bütün adımlarını izliyordu. Bunun farkındaydı.
Çünkü çok önceden Felix yine böyle bir durumda bir adamı hastanelik edene kadar hırpalamıştı. Bunu tekrar yapması an meselesiydi ve daha olasılıklıydı. Çünkü bu adam Felix'in zaafına zarar vermişti. Bunu böyle basitçe affedemezdi.
Yerine oturdu ve önünde ki adamın gözlerini açtı.
Adam, karanlık dünyasının bir anda parlamasıyla gözlerini kamaştırdı. Gözlerini açabildiğinde ilk yaptığı şey önündeki adamı tanımaya çalışmaktı.
"Hatırladın mi?"
"Lee Felix."
"Hmhm.."
Joo-won başını çevirerek etrafı kontrol etti. Pencerenin önünde jisungu görmesiyle kaşları çatıldı. O... Onu hatırlıyordu.
Evlerinin önüne kurye bahanesiyle gelmiş ve siparişi verme ayağına iki dakikada hepsini halletmişti. Neredeyse 8 kişilerdi. 8 e 1...
Ah...
Minho'yu da sayarsak 2.İçinden küfretti. Bir oyuna geldiğini anlaması gerekiyordu. Tüm bu olanlar. O kadar hızlı gerçekleşmişti ki.
"Benden ne istiyorsun?"
Felix itici bir gülümsemeyle kahkaha attı.
"Salağa mı yatıyorsun?
Joo-won başını eğdi ve derin bir nefes aldı.
"Ah..! Doğru ya."
Gülmeye başlamasıyla felixin gülüşü soldu ve yerini kuvvetli bir öfke kapladı.
"O hyunjin denen puşt.."
Adam yakalarında hissettiği elle susmuştu. Felixin göz bebekleri titriyor, adamın yüzüne oldukça yakın duruyordu.
"Siktiğimin piçi karşımda bu hâlde dururken bu cesarette nerden geliyor!?"
Adam arsızca gülümsedi ve felixi baştan aşağıya süzdü. Felix ise adamın bakışlarını harfi harfine takip ediyordu. Bu iğrenç bakışları ardında öfkesi daha da çoğaldı.
"Dudakların Felix. O gece seninle sevişmeyi hayal ediyordum. Ama o şerefsiz yüzünden herkesin ortasında.. tch!"
Joo-won Felix'in o gece dudaklarına yapıştığı adamdı.
Felix karşısında adamın her bir kelimesinde burnundan solumaya başlıyordu. Hyunjine gelen bir hakaretten daha sonra adamın yüzüne sert bir yumruk geçirdi.
Bununla beraber kendini yerde bulan adam şoka uğramıştı. Ne yani önündeki bu çocuğun öfkesinin farkında değil miydi?
Jisung daha bunun bir hiç olduğunu ve bu öfkesinin artacağının farkındaydı. Yine de henüz müdahale edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bana sahip olduğunu mu sanıyorsun?"- Hyunlix
Roman d'amourFelix ve Hyunjin birbirlerine ilgi gösteren iki düşmandı. Aslında ikiside birbirinden nefret ediyordu ama birbirlerine karşı, karşı konulmaz bir ilgi besliyorlardı. Zamanla ilişkileri hırsla kaplanmaya başladı ve yapabildiklerinin en ilerisine gitme...