Gülnihal Akçay,
1990.Çiçekçideydim.
Artık tekrar eski düzenime kavuşmuştum. Tam bu esnada abim göreve gitmişti maalesef. Ona buranın son hâlini gösterememiştim. Telefonda, "En kısa sürede döneceğim abim, merak etme." Demişti.
O günün üstünden üç gün geçmişti.
Abimin gelmesini ve ona çiçekçi dükkanımı göstermeyi dört gözle bekliyordum. Beni hayallerim konusunda hep desteklemişti. Başarılı olduğumu görsün istiyordum.
Düşüncelere dalmış bir şekilde önümde ki Beyaz gülleri buduyordum ki bir anda elime batan güllerle inleyerek elimi geri çektim. Tam o esnada kapının önünde ki zilin sesi doldu kulaklarıma.
Kendime bir peçete aradım hızla. Bulduğumda tam elime tutuyordum ki Beyaz gülün yapraklarına damlayan kanımla irkildim.
"Merhaba," Nihat'ın sesi doldu kulaklarıma. "Gül?"
Şaşkın gözlerimi ona çevirdim. Önce elime, peçeteye ve en son üzerinde kan lekesi olan güllere baktı. "Merhaba," derken istemsizce kekeledim. "Kusura bakma, bana bir saniye ver lütfen."
Yüzünde ki gülümseme hafifçe solarken başını iki yana salladı. "Hayır, sorun değil." Yanıma geldiğinde arkamda ki çeşmeye ilerledim ve elime su tuttum. Daha sonra peçeteyi bastırdım.
"İyi misin? İlkyardım çantası nerede?" Diye sorunca elimle solda ki kapıyı işaret ettim.
"Ofisimde."
Beni onaylayarak odaya girdi. Eczacı dolabını açıp yanıma geldi. Bense hızla güllerime ilerledim. Kan bulaşmış olan gülü keserek aldım. Diğerlerine bulaşmadığına emin olduktan sonra lavaboya yöneldim.
"Nereye?"
"Gülümü kandan kurtarmam gerek." Dedim hızla.
"Önce bir elini temizleyelim. Mikrop kapmasın." Dediğinde gözlerine bakarken başımı olumsuz anlamda salladım. İstemiyordum. Önce çiçeğimi kurtarmam gerekiyordu.
Hızla çiçeğimin yaprağına su damlattım ve kanın çıkması için uğraştım ama telaşa kapılıp bir an o kadar sert bastırdım ki yapraktan gelen yırtılma sesi dükkanı inletti.
Ağzım bir karış açık kalırken, "Hayır, hayır..." Diye mırıldandım acıyla.
"Gül, sakin ol," Nihat elimden çiçeği alıp masaya bıraktı ve beni kendisine çevirdi. "Sorun değil, sadece bir tane çiçek. Diğerleri iyi, bak, hepsi orada."
Gözümden akan yaşla onun gözlerine baktım. "Anlamıyorsun..." Diye mırıldandım.
Tam o sırada tekrar kapımın önünde ki zilden ses geldi. Gözlerimi o tarafa çevirdiğimde karşımda gördüğüm kişiyle irkildim. Bu babamdı. Üstelik üzerinde üniforması vardı.
Elinde ise bir mektup...
Kalbim acıyla sancılandığında elimi kalbime götürdüm. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Hayır..."
Babam yanıma geldi, gözleri kısacık bir an Nihat'a değdi ama fazla oyalanmadı. Tekrar bana döndüğünde ise elinde ki mektubu bana uzattı.
"Oğlumun benden tek bir isteği vardı, o şehit düştüğünde benden tek bir istekte bulundu." Dişlerini sıktı, öfkeden değil acıdan ötürü. "Bu mektup sana."
Ağzım bir karış açık kalırken dünya dönüyordu. Herkes sallanıyordu. Görüntüler bir var bir yoktu. Gözümün önünden babam silindi ve yerini abim aldı. Abim bana gülümseyerek elinde ki mektubu uzatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
General FictionBen Kara Mamba, hayatım boyunca hapsolmadığım o kapanın kollarındayım.