0.7

2 1 0
                                    

Gülnihal Akçay,
1990.


Abimin ölümünden sonra beş ay geçmişti. Soğuk bir Ekim ayındaydık. Nihat ile evlenecektim. Bunu abimin mezarına gelip anlatmıştım. Her şeyi gelir ona anlatırdım. Çünkü eğer hayatta olsaydı yine aynısını yapardım.

Bugün yine abimin yanına gitmiştim. "Nihat her şey usulüne göre olsun istediğinden anneannesi ve dedesini çağırmış. Yarın beni istemeye geleceklermiş abi. Ancak annem ve babam hiçbir şey bilmiyor. Beni kimden isteyeceğini bilmiyorum. Orasını bana bırak, dedi. Ne kadar itiraz etsem de kabullenmedi. Benimle öyle alelade evlenmeyeceğini, eksik hissetmemem gerektiğini söyledi. O beni gerçekten seviyor abi. Bende onu seviyorum."

Ona içimi döktükten sonra mezarlıktan çıkmıştım. Mezarlığın çıkışında arabasının önünde beni bekliyordu. Bana özel alan tanımak adına yanıma gelmemiş ve beni dışarıda beklemişti. Bu kadar ince ruhlu bir adam olmasını çok ama çok seviyordum.

Yanına vardığımda ve dudaklarının üzerine masum bir buse bıraktığımda hızla benden kaçtı. Endişeyle etrafına baktı. "Gül'üm dur, bir gören olacak."

Başımı iki yana salladım. "Sen iflah olmazsın Nihat. Görürlerse görsünler, ne olacak?"

"Olmaz, laf söz olur. Seni üzecek hiçbir şeyi istemem ben." Yanıma gelip yanağımı okşadı. "İyi misin?"

"İyiyim. Nereye gideceğiz şimdi?"

"Seni bir yere götüreceğim."

"Nereye?"

"Sürpriz. Hadi gel." Beni arabaya bindirdiğinde ona ayak uydurdum. Bir yirmi dakikanın ardından tanıdık bir sokağa girdiğimizde ise kaşlarım çatıldı.

Krem rengi bir evin önünde durduk. Bu evde fazla tanıdıktı. Burası ailemin eviydi. Daha 18 yaşında genç bir kızken kaçtığım o ev. Bir daha buraya hiç adımımı atmamıştım.

Abimin vefatı sonrası annem kaç kere kapıma gelmişti ama onu içeriye almamıştım. Babam bir kez gelmiş ama onu kovduğum için daha sonrasında gurur yaparak bir daha gelmemişti.

Bir evlatlarını kaybettiklerinde diğer evlatlarının değerini anca anlamaları sinirimi bozmuştu. Bu yüzden onları istememiştim ancak yalan söyleyemezdim, onları özlüyordum.

"Nihat—" diye itiraz etmek istedim ne yapacağını iyi bilerek.

"Gül, geçmişte ne yaşandığını iyi biliyorum ve sana şunu söyleyebilirim ki: Onlardan bu kadar uzak durman, böylesine bir kin beslemen iki taraf içinde iyi değil. Ailen hâlâ hayattayken ve seni yanlarında istiyorken onlara sırtını dönme. Biliyorum, hatalılar ama sende evlatsın. Seni öylece bırakamazlar."

"Nihat, ben onlara kırgınım."

"Biliyorum ama izin ver telafi etsinler. Onlarla konuştum, telafi etmek istiyorlar. Kızlarını geri istiyorlar Gül, onları kırma. Hem seni ailenden istemiş oluruz yarın."

"Ben, bilmiyorum."

Nefesini verdi. "Bak," derken çenemi tuttu ve ona bakmamı sağladı. "Eğer istediğin onları görmek değilse ve buna hazır değilsen sorun değil, hemen gideriz buradan ve bir daha dönmeyiz. Ancak biraz düşün, kendine ve ailene bir şans ver."

Ailemi özlemiştim. Küçükken saçlarımı ören, bana kıyafetler diken annemi özlemiştim. Düştüğümde bana koşan, dizlerimde ki yaraları öpen babamı da özlemiştim. Lakin 18 yaşımda bana tüm o kötü sözleri söyleyen anne ve babama da çok kırgındım.

Ancak Nihat haklıydı. Bir anne ve babam vardı, hayattaydılar, onlara karşı şans vermeliydim. Tekrar bir aile olabilirdik. Mutlu günlerimde yanımda olmalarına izin verebilirdim.

KARA MAMBAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin