Merhaba...
Yazmayalı ve buraya girmeyeli o uzun zaman oldu ki, nereden başlamam gerektiğini bilemiyorum. Biliyorum çok ayrı kaldık, ben bile nerede kaldığımızı unutmuşken sizi düşünemiyorum.
Bilenler bilir, çok uzun zamandır aralıksız yazıyorum arkadaşlar. Bunu da telefondan yapıyorum ve genelde ev halkı uyuduğu zaman yazabiliyorum. Gündüzleri çalışıyorum, çok ama çok yoğun çalışıyorum. Bayram iznimiz bile olmuyor, anlatabiliyor muyum? Kızım büyüyor, ben büyüyorum ve kendimi keşfediyorum. Eşim beni hep destekliyor yazma konusunda evet fakat onunda son aylarda artık telefonla değilde onlarla ilgilenmemi istediği dönemlerdeyim. Zaten terfi aldığım günden bu yana sürekli iş ile ilgileniyorum. Mesai kavramım bile yok neredeyse. Gece eve dönüyorum ve uykusuzluğa artık dayanamıyorum. Bunlarda ne yazık ki yazma olarak beni geriye itiyor yoksa bende istemiyorum bu durumu.
Aslan Mabedi nedense hep bir şekilde geri planda kalıyor. Buna aralıksız yazdığım dönemlerden sonra daha çok şaşırıyorum. Yazma şevkimde gram eksilme yok aksine hep kafamın bir yerinde onlar yaşıyor ama şu telefonu alıp bölüm yazmaya başlayamıyorum. Birazda benim hatam olduğunu biliyorum. Sarmaşık kısa bir kurguydu kafamda ve ben elim yazmaya alışsın diye kısa kurgu hayal ettim. Bırakamadım ve bundan hiç pişman değilim. Hüküm yazmak istiyordum onu da hep düşünüyordum ama aynı anda çok zorlandım. Bunlar yetmezmiş gibi Aslan Mabedi'ne başladım ve spmta kaldırdım. Vuslat'a başladım o sırada sonra yeniden kendimi burada buldum. Tek hikayeye odaklanmak istediğim için diğerlerini bitirdim ama burada kendime ve hikayelere haksızlık yaptım. Zaten bölüm kelime sayısı çok uzun olamıyor çünkü telefonum çok takılıyor. Belki de böyle olması lazımdı bilmiyorum ama isyan değil serzenişlerim var.
İşte böyle. Yazmaya çalıştığımı bilmenizi istiyorum. Gerçekten istiyorum. En büyük hayalim bir şeyler üretmekken neden yarıda bırakayım ya da gideyim? Gitmedim, sadece yetişemiyorum.
Kendimi birazcıkta olsa açıkladığımı düşünüyorum. Umarım anlayışla karşılarsınız beni. Sizlere keyifli okumalar diliyorum.
✨
Ensemin biraz üzerinde dağınık topuz yaptığım saçlarımı elimle yukarıya doğru iterken aynadan saçlarıma bakıyordum. Yatağın üzerinde bir çanta vardı. Bugün geri dönüyordum.
Aslan'ın gitmesinin üzerinden iki gün geçmişti. Elbette bu iki günde onunla konuşmaya devam etmiştik fakat konuşmalarımız ucu bucağı olmayan hislerle kalbimde büyüyen aşkın varlığını ortaya çıkarıyordu. Onda nasıl bir etki bıraktığını konusunda hâlâ kararsızdım fakat artık ne kardeş ne de arkadaş olmadığımızı biliyordum. Daha iyisi ise bunu onunda biliyor olmasıydı.
Ellerimi saçlarımdan çektiğimde şortumun içine sıkıştırdığım beyaz tişörtümü düzelterek yatağın üzerindeki çantama uzandım. Teyzem gelmişti ve kapının kenarına yaslanarak beni izliyordu. "Olmuş mu saçlarım?" diyerek ona baktım.
"Çok güzel görünüyorsun," diyerek gülümsedi. Keyfim daha çok yerine gelirken çantamı omzuma aldım. "Aslan mı gelecek yine?"
Başımı aşağı yukarı sallarken dudaklarımda yer edinen tebessümü ondan gizlemedim. Tam bu sırada arka cebime sıkıştırdığım telefonumun çalmasıyla elimi telefona götürdüm. Arayan Aslan'dı. Kapıdan uzaklaşarak cama yaklaşırken telefonu kulağıma götürmüştüm. "Efendim Aslan?" dedim. Aşağıda arabanın yanında beklediğini görmüştüm.
"Geldim ben," dedi duraksamadan. Beni alıp buradan gitmeye o kadar hevesli duruyordu ki, onun hevesi bana da sıçradı sanki.
"Geliyorum şimdi," dedim. Onaylayan mırıltısının ardından telefonu kapattığımda yeniden arka cebime koydum. "Teyze," diyerek yeniden teyzeme döndüm. "Ben gidiyorum. Her şey için teşekkür ederim."