2. Bölüm

2.8K 229 113
                                    

Sürpriz...

Geldim, vallahi geldim. Eda ve Esra sağ olsun, beni buraya döndürdü.

Teşekkür ederim destekleriniz için. Hızlı bir bölüm oldu ama umarım mantık hatası yoktur çünkü iş yerinde molada yazıyorum bunları.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın.

Keyifle okumanız dileğiyle.

"Burada mıydınız?" diyerek bize doğru adımlar atan annemle birlikte Kardelen ve Aybars'ta yanımıza doğru yürüdü. Annem bu yaşına rağmen hızlıydı çünkü hızı, oğlu gibi sevdiği Aslan'a sarılmak içindi. "Teyzem," dedi dolu dolu sesiyle. "Ne çok özlemişim seni..."

"Ben de seni özledim teyze," dedi Aslan annemin beline sarılırken. Bakışları Aybars ve Kardelen'in üzerinde dolaştı. "Sizi," dedi geriye çekilip bana bir bakış attığında. Ağırlığımı bir ayağımdan diğerine verdim. Göz boyamakta da üzerine yoktu doğrusu. "Akşam hep beraber yemek yiyelim mi, eskisi gibi?"

Onun eski dediği zamanlar yedi sene öncesine tekabül ediyordu ama annem bunun üzerinde durmadı hatta buna oldukça da sevinmişti.

"Ne iyi olur," dedi içi gitmiş gibi. "Ben hemen hazırlıklara başlarım. Cemre, bana yardım eder misin annecim?"

Tam ağzımı açacağım vakit Aybars kibarca boğazını temizleyerek burada olduğunu unutan anneme kendini hatırlattı. "Aslında Cemre'yi almak için gelmiştik Nesli teyze," dedi teyzeye bastırır gibi. "Bugün için sözleşmiştik."

"Dünde beraberdiniz," dediğini duydum Aslan'ın. Ama bunu öyle kısık sesle yaptı ki annem bile duymadı.

Annemin sorgu dolu bakışları bana döndüğünde Aslan'da tıpkı annem gibi bana döndü. Benden bir cevap bekliyordu. Bunu da ısrarcı bakışlarını üzerimden çekmeden yapıyordu ve onun bakışlarının ağırlığı altında olmak beni bunaltıyordu. O beni tanırdı. Verdiğim, vermediğim her tepkiyi bilirdi. Özümü biliyordu benim bir kere, yedi senede elbette herkes değişirdi ama değişmedin der gibi bakıyordu. Çünkü ben Aslan ne zaman buraya gelse yanından ayrılmazdım, bunu biliyordu. Belki de buna güveniyordu bilmiyorum ama ne ben eski Cemre olmak istiyordum ne de Aslan eski Aslan olabilirdi. Bizi birbirimize bağlayan milyonlarca sebep vardı lakin bu sebeplerin arasında aşkım artık yoktu.

"Bugün değil de yarın yapalım anne," dedim ılımlı bir ses tonuyla. "Aybars'a söz verdim."

"Ya bana verdiğin söz?" dedi Aslan. Bakışlarım ela gözlerindeki sessiz yalvarışları görüyordu elbette ama kızıyordum ona. En çokta şimdi, bana böyle yalvarır gibi baktığı için.

"Aslan," diyerek gülümsemeye çalıştım. Aslında, bu konuda da çok zorlanmadım. Onun yeri elbette benim için farklıydı ama artık aşk olarak değil, bir arkadaş olarak. Arada gördüğüm bir arkadaş olarak ve geçmişe saygısı olan biri olarak. "Sen benim kardeşimsin," dedim dün değilsin dediğim halde, annem burada olduğu için. "Bana gönül koymazsın." En çok bana koyuyordu sanki ve en çok ben yaralıyordum gönlünü. "Bugün değil tamam mı? Yarın, bir sonraki gün ya da diğer günler... Bugün gerçekten randevum var."

Sanırım Aslan'a sağlı sollu yumruk atsam bu kadar sarsılmazdı. Gözlerinde kaybedilmiş gür savaş vardı fakat savaşa gerek yoktu. Kaybedilmiş bir biz vardık, o kadar.

Aybars memnun bir gülümsemeyle bana bakarken anneme döndüm. Sessizdi ve bizi izleyerek analiz ediyordu. Annem bu yollardan yürümüş birisi olarak umarım neler olduğunu anlamazdı.

Aslan Mabedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin