♪Resul Dindar - Gümüşhane Kızlari♪
Günümüz/Alarcın
4 ay olmuştu. 4 aydır buradaydım, sınır dışında teröristlerin bulunduğu bir kampta. Özel görevdeydim. Bölge sorumlusu Tamim'in buraya geleceğini öğrenmiştim. Orhan Albay ile birkaç saat önce konuşmuştum. Görevim sonlanmıştı, çünkü Tamim beni tanıyordu. Tim birazdan burada olurdu, Tamim de gelecekti. Emrim ile burayı basıp Tamim'i alacaktık.
Sadece sağ kulağımda kulak içi kulaklık vardı. Orhan Albay ile iletişim kurabiliyordum.
Kampın arka tarafına oturmuş silahımı temizliyordum. Yanımda bir it daha vardı. O da silahını temizliyordu. Daha doğrusu temizleyemiyordu.
Arkamdan gelen adım sesleriyle birinin bize doğru yaklaştığını fark ettim. "Fatma!" diye seslenince gelen kişinin Ziad olduğunu anladım. Aslında gerçek adım Alarcın'dı ama gerçek ismimi kullanmam aptallık olurdu.
"Ne var? Ne oldu yine?" dedim. Buradakinler ters konuşmamı seviyordu, bende öyle konuşuyordum hep.
"Tamim geleceh birazdan herkeze haber et, hazırlansan." dedi bozuk Türkçesiyle. Ziad bu kampın sorumlusuydu.
"Tamam. " dedim oda arkasını dönüp gitti. Bana güveniyordu, diğer herkes gibi. "Herkese haber ver hazırlansınlar." dedim yanımdaki ite. Hiçbir şey demeden ayağıya kalktı ve gitti.
O sırada kulaklıktan bir cızırtı sesi geldi sonra da Orhan Albay'ın sesi, "Tim izlemede, tamam."
"Birazdan gelecek, tamam." dedim ve sesler kesildi.
Ön tarafta hareketlilik vardı, geliyor olmalıydı. Hemen tarafa geçtim. Diğerlerinin arasına karıştım. Timam'ın benden haberi vardı ama hiç görmemişti. Bu gün görecekti.
4 ayda bir sürü bilgi edinmiştim. Silah depolarının yerini öğrenmiştim mesela ve orası imha edildi. Onlara yardım eden biri vardı, zengin biri. Para, silah, ilaç gibi ihtilaçları için yardım yapıyordu. Onun kim olduğunu da Tamim'i konuşturup öğrenecektik.
Bu sırada buraya yaklaşan bir araba gördüm, Tamim bu arabanın içindeydi. Time işaret verebilmem için kulaklığım onların telsizine bağlanmıştı. Gelen cızırtılar hazır olduğunun işaretiydi.
Araba kampın içine doğru gelip durdu. İçinden ilk önce iki adam indi ve etrafı çaktırmadan kontrol etmeye çalıştılar. Pek beceremediler ama. Temiz olduğuna karar verince arka kapıyı açtılar ve Tamim indi. Ziad hemen Tamim'in yanına koşup elini öptü. Sonra eliyle büyük çadırını göstererek davet etti. Timam kafasını olumsuz anlamda salladı. Gözleri etrafta gezindi. Beni, önümdeki sırık gibi olan adamdan göremezdi. Sonra Ziad'a döndü sesleri azda olsa geliyordu. "Nerde şu övüp bitiremediğen kız?" dedi Ziad'a göre iyi olan Türkçesiyle.
"Fatma!" diye bağırdı Ziad. Elimde sakladığım çakıyla ellerimi önde birleştirip başımı, yüzüm çok belli olmayacak şekilde eğip yanlarına ilerledim. İlk geldiğinde de böyle utanıyormuş gibi davranmıştım o yüzden yeni tanıştığım kişilerden çekindiğimi sanıyorlardı.
Aramızda iki adımlık mesafe kala başımı kaldırdım ve sert ifademle ona baktım. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı ama artık çok geçti. Elime sakladığım çakıyı çıkardım, boynundan tutup arkasına geçtim ve çakıtı boğazına dayadım. Artık onun arkasındaydım. Bir elimle onu tutuyor, diğer elimle boğazına dayalı çakıyı tutuyorum. Bana ateş edemezlerdi çünkü önümde Tamim vardı.
"Şimdi!" dedim ve silah sesleri duyuldu. Bahçedeki elliye yakın kişi, yaklaşık 1 dakika içinde öldü. Ziad da yaralıydı. Sonra üç bir taraftan askerler çıkıp yanıma geldi. Tamim'i dizlerinin üstüne oturtup kaçmasın diye tutmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincir Ateşi
General FictionTerör Örgütü'nün düzenlediği bir patlama sonucu anne ve babasını toprağa veren Alarcın çocukluk hayalini gerçekleştirir ve özel kuvvet askeri olur. Tehlikeli bir görevden döndüğünde onu küçük değişiklikler karşılar. Ama bu küçük değişiklikler onun h...