1.BÖLÜM
Yaşamak neydi?kimine göre istediği hayatını en güzel şekilde sürdürmek mi yoksa kimine göre ise ona sunulan hayatı istmesede mecburluktan yaşaması mıydı.
Peki ben hangisiydim kendi isteklerim doğrultusunda mı yaşıyorum yoksa bir şeylere mecbur mu bırakılıyorum.Bu soruma hala cevap bulamıyorum.İçimdeki ses sen mecbur bırakılıyorsun desede daha sonra kulaklarımda babamın 'sen nankörsün,kıymet bilmezin tekisin' sesleri yankılanıyor.
Acaba gerçekten de nankörmüyüm ben.
Eğer ki hak etmediği muameleye ses çıkaran,kardeşleriyle aynı haklara sahip olduğu halde onlardan ayrı tutulan,ailesi tarafından değersiz görülen ve bunları yaşadığı için hakkını savunan biri nankör,kıymet bilmez biri oluyorsa eğer ben öyleyim o zaman.Ben Meryem annesinin umursamadığı,babasının gözünde değersiz olan,ne yaparsa yapsın yaranamayan,hep suçlu olan,yaşamaya hakkı olmayan Meryem.Aynı zamanda abisinin göz bebeği,mahallenin terbiyeli narin kızı,okulun gözde öğrencisi olan Meryem.
Nede çok sıfat yüklemişler bana ama ben hangisiydim onu bulamıyordum işte bir boşlukta kaybolmuş gibiydim.oradan nasıl kutulacağımı bilmemek daha da zordu benim için.Yatağımda uyandığımdan beri bunları düşünüyordum taki odamın kapısı pat diye açılana kadar.Annem söylenerek girdi odama
"Kız bir günde ben şu odaya girmeden kalksan ne olacak sanki her gün aynı şey biraz yardımcı ol bana her gün her gün bune böyle bir günde kalk sen hazırla kahvaltıyı. Yok olurmu ama Meryem hanımın eline yapışır zahmet olur ona."diye söylenip odadan çıktı.
Arkasından bakmakla yetindim sadece.neredeyse bir aya yakındır sınavlarıma çalıştığım için geç uyuyordum haliyle sabahda erken uyanamıyordum.Sadece üç hafta hazırlamadım kahvaltıyı zaten sınavlar bittikten sonra yine ben hazırlamak zorundayım.Ama annem ona da laf ediyor.Artık alıştım onun bu hallerine ne yapsam böyle zaten.
Biraz daha oyalanmadan yataktan kalktım.Banyoda ihtiyaçlarımı giderip mutfağa geçtim.Tüm aile fertleri masadaydı."Günaydın" diyerek sandalyeye oturdum ama sadece abim gülümseyerek
"Sana da günaydın çiçeğim" dedi
Canım abim bana hep böyle seslenir.Zaten onun dışında beni takan yoktu bu evde.Artık alıştım elimden bir şey gelmiyor.
Abime gülümseyip kahvaltı etmeye başladım.
Masada şöyle bir gözümü gezdirdim.
Babam haberleri izleyerek yemeğini yiyordu,annem küçük kardeşime ekmek arası hazırlıyordu.Büyük kardeşim Esra elinde telefon biriyle yazışıyordu Allah bilir kimdi onunla aramızda iki yaş vardı ama o okula bir yıl geç başladığı için lise son sınıfa gidiyordu ama okulla hiçbir alakası yoktu.Hiç anlaşamazdık o annesinin biricik kızıydı.Diğer kardeşim Kerim sessizce yemeğini yiyordu.O esraya göre daha iyiydi ama yinede bana karşı doluyordu annemle babam yüzünden belkide daha beşinci sınıfa gittiği için böyleydi.Kim bilir büyüdükçe bana karşı fikri değişebilir belki.
En son abime baktım oda bana bakıyormuş zaten.Gülümsedim"Meryem dersin varsa bugün senide bırakayım okula" dedi
"Yok abi bugün dersim öğleden sonra sen işe git" dedim
"Tamam o zaman Allah'a emanet olun" diyip mutfaktan çıktı.annemde arkasından yolcu etmek için çıktı.
Sessizce yemeğimi yiyordum.Babam
"Ne kadar kaldı kız senin şu okulunun bitmesine"
"İki yıl var daha baba"
Baba söylemesi ne kadar basit değilmi ama ben bu kelimeyi söylerken bile zorlanıyordum çünkü karşımdaki adam hak etmiyordu bu kutsal kelimeyi.Benim üniversiteye gitmem için bile abim zor ikna etmişti.Neyseki ona ikna oldu.