Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine halen inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben, eziliyorum.
Yıllardır peşinde olduğum sırların avcısı benim sanmıştım,yanılmışım.Buna çoğu insan ava giderken avlanmak derdi , oysa ben zaten o sırların peşinde olduğu avmışım ve yakalanmıştım ; hemde ağır yararlı bir şekilde.
Gözümü bir revirde açtığımdan beri tavana bakıyor ve en son gördüklerimi düşünüyordum.Zihnim o kadar bulanmıştı ki gerçekle hayalin arasındaki o kalın çizgiyi bile ayırt etmek çok güç geliyordu.
Annemin yıllar sonra unutmaya başladığım sesi ve yüzünü görmüştüm.Ama sesi de yüzüde kanla kaplıydı.Evren bunu nankörlük olarak algılarmı bilemem ama ben o görüntüleri hiç görmemeyi dilerdim.
Teyzem ...
Vücudu yediği darbelerden mosmor olmuş ve bir yangının ortasına amansızca ve canice atılan kadın.Babam çok darbe aldığını söylemişti teyzemin küçükken ama hayal gücüm bir kaç morluk ve kafaya darbedir diye düşünmüştü.
Küçükken ne kadar masum ve gerçeklerden soyutlanıyorduk değil mi?
Şimdi ise büyüdüm ve gerçekler beni kıskıvrak bir şekilde yakaladı.
Kararımı vermiştim...
Bu insanların peşinde olduğu taş emin değildim ama, o zaman makinesine videodaki şerefsizlerin taktığı mor taştı ve amaçları geleceğe gitmekti sanırım.
Ve annemi kurtarmak...
Annem... en son 19 yıl önce bir piknikte beraber olduğum ve bu hayatı benim için renklendiren kişi .
Annem ... başkaları için kendini ve benim yaşama sevincimi feda eden kişi.
Şuan ne yapıyordu?
Nerede ve kiminleydi, peki o gün ölmediyse 19 yıl sonra bugün yaşıyormuydu ki ?
Şuan 43 yaşında olmalıydı.Beni gördüğü en son an 6 yaşındaki küçük ve şımarık bir Farah Tan'dı.Şimdi ise 24 yaşında bir edebiyat öğretmeni olan Farah Tan vardı, peki beni tanıyacak mıydı ?
Zihnimde dönen düşüncelerin hezeyanı beni dibe çektikçe çekiyordu ve ben onlara destek olurmuşcasına daha fazla düşünüyordum.
İki beden bir veyl ateşinin ortasına düşmüş çığlık atıyordu zihnimde . Duymuyordu kimse seslerini , ben hariç.Acı çekiyorlardı hemde çok.Biri annesini bir koltuğun kenarında açlıktan bayılana kadar bekleyen Farah Tan'dı diğeri ise bir bilinmezliğin ortasında öylece süzülen,ne yaptığını bilmeden sadece hayatın ona biçtiği ömrün bitmesini bekleyen Farah Tan'dı.
Ama ikisininde artık hayatta bir amacı vardı.Uyandığım sürede zihnimde kurulan mahkemede hakim tokmağı ağır ve sert bir güçle kürsüye vurmuş ve kararı açıklamıştı.Annemin yıllar önce mahkum edildiği cehenneme bende gidecektim.Bunu ne pahasına olursa olsun yapacaktım.
Karar kesin ve netti ...
Orada nasıl bir dünyayla karşılaşacaktım, annemi görebilecek miydim ya da o adama yaptıklarının cezasını verebilecek miydim bilmiyordum.Belkide bu kararı vermek için 19 yıl gecikmiştim , önemi yoktu.Beni bitiren şey sadece belirsizlikti ve o koca müphem duvarına öğrendiklerimle büyük bir darbe indirmiştim . O duvarı tamamen yıkmak belkide bu hayatı gerçekten sevmeme neden olurdu ya da tamamen ölüm gitmeme...
Önemli değildi.Bir belirsizlikle yaşamaktansa netliği tercih ederdim.
Ben hayattan soyutlanmış bir şekilde düşünürken bir el omzunu dürtünce duvardaki donuk bakışlarım elin sahibine dönünce Kara'nın yanında gördüğüm kadın olduğunu fark ettim ama adını hatırlamak isteyince pek bir sonuç alamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Viraha
Science FictionAnnesini bulmak isteyen bir kız en fazla ne kadar ileri gidebilir ? İşte bu kitapta bunu beraber göreceğiz ... ⏳⏳⏳☕⏳⏳⏳