Bölüm-5

84 16 81
                                    

*müzik önerisi* Türkçe; Lotusx - Nerdesin / yabancı; Erika Lundmoen - Яд (ra)

Bu seslerle Sadece ben değil Alev de uyanmıştı. Ona şaşırmış gözlerimi çevirirken o da en az benim kadar şaşırmıştı. Bıçağını olmadığını sanırım ikimiz biliyorduk, çünkü bilseler böyle konuşamazlardı.o

Alev'e olduğu yerde kalmasını elimle işaret ettim. Sözlerime karşı gelmedi ve olduğu yerden beni izlemeye başladı. Kapıya ulaşıp kapıyı açtığımda bir benim dışımda tüm kızlar çoktan dışarı çıkmıştı. 

"Neler oldu Efe?" Korktuğu sesinin tonundan anlaşılıyordu Azra'nın. Efe konuşmasına devam etti. "Az önce odamdaki su şişesi bittiği için su almaya çıktım. Ardından Onur ve Alev'in odasından siyah kıyafetli biri çıktı. İlk ne olduğunu anlamadım ama beni görünce daha hızlı koştu ve kapıyı açık bırakmıştı."

Bu sözleri gerim gerim gererken titreyen sesiyle anlatmaya devam etti. "Odaya girdiğimde Onur..." Hepimiz ne olduğunu anlamıştık. Bizi umursamadan konuştu, "Ayrıca içerde Alev de yoktu. Alev'den başkası olamaz." 

Bu sözlerle içimde bir ateş ortaya çıktığını hissettim. Sanki tüm kaslarım bir gitarın akoru gibi gerdirilip çekiliyordu. Elimin bıçağıma gitmemesi için kendi içimde sert bir savaş verip galibi olsam da, sinirimin mağlubu oldum.

"Sen bir halt bilmeden nasıl birine laf atıyorsun lan?!" Elimin ters Efe'nin sağ yanağıyla buluştu. Ortamda herkes benim bu tepkime sanki bir canavarmışım gibi bakıyordu. Ceylin ve Irmak sinirimin bununla kalmayacağını bildikleri için hemen kollarıma yapışıp beni engellediler.

"Gizem derdin ne senin?" Ceylin bunları söylerken sesi ciddiydi. Bağırarak karşılık verdim; "Alev dün gece bıçağını kaybettiği için Nisa'nın yatağında uyudu. Katil o değil!" 

Bunun üzerine ortamdaki hava içimdeki sinir ateşine inat buz gibi oldu. Herkes şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Irmağın sesi tekledi. "Alev seninle aynı odada mı uyudu... ve bıçağı yoktu?" Başımı sinirle salladım.

Ben bunları desem de Efe, Ece ve Ilgın inanmış gibi durmuyordu. Bunu onlara kanıtlamamın iki yolu vardı, ya Nisa abisinin yanında olduğunu söyleyecekti ya da Alev dışarı çıkacaktı. Nisa da erkekler yurdunda abisiyle olduğuna göre tek bir seçenek geriye kalıyordu.

"Alev çık lan dışarı!" Sesim bir komutan kadar sert, canı yanmış bir aslan kadar saldırgandı. Alev sessizce dışarı çıktı ve grup ikinci şokunu yaşadı. Bunun üzerine Efe'nin sesi titredi. "O zaman bunu yapan kim..?" Tüm gözler Efe'ye döndü ama çocuk gerçekten şokta gibi görünüyordu.

Efe'nin şakasına dahi yalan söylediğini görenimiz yoktu ama bu çok derin bir konuydu. Alev ciddiyetle sordu "Hala ben olduğumdan emin misin?" Efe'nin gözlerine dolan gözyaşı koridorda nereden geldiğini bilmediğim ışıkta parlıyordu. 

"Yemin ederim ben değilim, yemin ederim birini gördüm..." Bunu yakın olmasam da asla yalan söylemeyeceğine inandığım birinin demesi... Bana tüm dünyamı altüst ediyordu. Bir yanım kalbimle onun masumluğunu bildiği için ona sarılıp ona inandığımı söylemek istiyordu. Diğer tarafım ise aklımla onun katil olma potansiyelinin arttığını söylememi istiyordu.

İnsanlar hep aklını kullanması gerektiğini bilir. Ama hep kalbini kullanır, onunla kaybeder, onunla kazanır.

Bende bu çelişkide kalbimi seçtim. Aklım bedenime söverken Efe'ye sarıldım. Ilgın da sevgilisine aynısını yaptı. Alev hala gergin gözlerle beni izliyordu. Efe ya gerçekten çok iyi bir oyuncuydu ya da dürüsttü.

Gerçek hayatta böyledir, güvende ilk adım kumardır.

Ece Ceylin ve Azra hala güvenemiyor gibi görünüyordu. Kübra ise ciddiliğinden ödün vermiyordu. Kübra'nın buz gibi sesi ortaya  yeni bir bir bulmaca attı.

"Peki o kişi Alev değilse kimdi?" Bu soru daha yeni Efe'den ayrılmış bedenime bir şok etkisi yarattı. Gerçekten, peki o kişi kimdi? Alev iç çekti, "Sanırım onu şimdilik bilemeyeceğiz."

Bunu hepimiz istemsizce kabul ettik. Böylece güne istemsizce bakmaya başladık.  Kızlar odalarına dağılıp giyindi. Bende hazırlanırken Alev kapının dışında bekledi. Dışarı çıktığımda elindeki kitabı kapatıp sırıttı. 

"Siyah kıyafetler sana yakışıyor astronomi," Şeftali dudakların kenarı kıvrıldı. Ben ise birlikte okula doğru yürürken ciddiyetimi korumaya devam ettim, "Teşekkürler Soylu." Gülüşü soldu hemen. "Bana tekrar Alev demeye başladığını sanmıştım." Yürürken sesim gergin ama ciddiydi. "İnsanlarla aranda bir sınır olması her zaman daha iyidir Soylu." 

Yolun geri kalanını sessizce yürüdük. Sınıfa vardığımızda yine en sona biz kalmıştık. Ancak bu seferkinden farklı olarak ufak bir sohbet dönüyordu havada. Sarp ile Ece karşılıklı konuşuyor, Nisa ise abisiyle konuşuyordu. Tam bir sohbet olmasa da ortam düne göre çok daha sakindi

"Gizem, gel bu tarafa sana da ekmek ayırdık." Ceylin'in bu sözleri bana eski günlerin o tadının ağzıma gelmesini sağladı O yemekhane sıraları, Şakalaşmaları ve dersten kaçmaları. Hepsini özler olmuştuk. Hepimiz saçma bir oyun sanmıştık. Ancak beklediğimiz olmamıştı ve bu daha çok canımızı yakmıştı. 

Dün akşam da bir şeyler yememenin açlığıyla ekmeğime saldırdım. Çoğu kişi benim gibi görünüyordu. Peki acaba Onur'a ne oldu? Hala o yatakta öylece duruyor muydu? Yoksa erkekler onu götürmüşler miydi? Ya da o kan temizlenebilecek gibi miydi?

Peki daha da beteri Onur uyanıkken mi öldürülmüştü yoksa uyumayıp son uykusuna mı yatmıştı? Bu acı düşüncelere daha fazla kafa yormayarak kafamı Irmak'ın omzuna yasladım. Irmak da yadırgamayarak eski günlerdeki gibi başını benim başımın üzerine sessizce koydu.

~

Yemek biteli çok olmuştu ve çoğu kişi yine odalarına gitmişti. Ben yine sınıfta Alev, Azra, Ilgın, Ece ve Sarp ile sınıfta kaldım. Çoğu kişi telefondan offline oyunlar oynuyordu, zaten internetimiz yoktu. Bazı kişiler ise kitap okuyordu. 

Bir süre daha sonra Azra ve Ilgın da odalarına gideceklerini söyleyerek sınıftan çıktılar. Sınıfta Ece ile Sarp yan yana bir oyunu sırayla oynuyordu.  Ben ise bir köşede telefona bakarken Alev de diğer bir köşede kitap okuyordu. Tam Ece ile Sarp'a kahamı çevirdiğimde koridordan bir çığlık sesi yükseldi.

Hepimiz hemen ayaklandık ve koridorun sonuna koştuk. O sırada Azra'nın bağırışını tekrar duyduk "Deniz yapma! Lütfen dur!" Sesin geldiği yere koşmaya başladım.

Olduğu yere baktığımda şok oldum. Ilgın da Denizde ellerinde kanlı bıçakla duruyordu be Azra ortada kan göletinde yatarken birbirlerine zarar verdiklerini belli eden yaralar içerisindelerdi,

Ece aniden konuştu "Deniz ve Deniz?!" O an aklımda bir şimşek daha çaktı. Ilgın'nın ikinci adı da Denizdi...

umarım bölümü beğenirsiniz canlarım, bu sefer 1587 kelime oldu (xd) 

her zamanki gibi eleştirilerinizi bekliyorum güzelim yorumlarınızı ve oylarınızı kullanmayı unutmayın, seviliyorsunuz canolarım <3

-SiyahGümüş

DOLU DÖKÜM OYUNU-1 ^kaçanlar ve saklananlar^Where stories live. Discover now