4🤍

97 6 0
                                    

Ender elindeki kemeri yerde acıdan kıvranan kızın bedenine acımadan vuruyordu. Zamanında babasının yaptığı bir oyun yüzünden şuan bu kıza bakmak zorundaydılar. Küçük Hera yine yapılan davranışlara sessiz kalmayıp konuştuğu için dayak yiyordu. Ender son kez kemeri vurduğunda Hera daha fazla bu acıya dayanamadı ve gözlerini ölmeyi dileyerek kapattı. Son duyduğu ses bidaha konuşursan o dilini sana yediririm olmuştu.
Ender dediğini yapardı o günden sonra Hera konusamamaya başladı...

...

Gözlerimi korkuyla açtım. Hayatımın kabusu olan adamı uyurken bile görmek daha da kötüydü. Yaşayabilmem için sesimden vazgeçmem gerekmişti. En son uyarısı bende büyük bir tramvaya sebep olmuştu ve bu yüzden konuşamıyordum.

Kendime gelmek için derin nefesler alıyordum. Biraz toparladığımda tuvalete gitmek için ayaklandım. odada iki kapı vardı sağdakine girdiğimde uğraşmayacağım için mutlu olmuştum. İçeri girip elimi yüzümü yıkadım. Kabusun etkisinden çıktığımda derin bir nefes alıp odaya geçtim. Saat daha beşe geliyordu. Yemek tahminimce 17.30 da yeniyordu.

Terlediğim için üstüme siyah ince bodymi altıma da siyah bol eşofmanımı giydim. Saçımı ellerimle düzeltip ihtiyacım olduğunda yazabilmem için telefonumu aldım. Nefes sesimi bile duyamıyordum o derece susturmuştular beni. 

Aşağı indiğimde aile üyelerinin hepsi salondaydı. Baş selamı verip boş bir yere geçtim. Bu sırada Damla hanımla Tuna bey günaydın demişlerdi. Mükemmel bir uykudan uyanmıştım zaten(!) Rahat uyudun mu? vb. sorulardan sonra kafan karışık biliyoruz konusuna geldi mevzu. Bende aklıma takılan soruların sadece bir kısmını sorucaktım. Diğer sorular benim için daha önemliydi ve biraz zamana ihtiyacım vardı. Zaten tek başıma da öğrenebilirdim.

Ellerimi Damla hanımla Tuna beye çevirdim. 'Özel değilse karıştığım kız nerde?'

Damla: Kızım karıştığın bebek doğumdan bir saat sonra öldü. Biz seni doğduktan sonra hiç görmedik. Görsek nasıl karıştırırız seni.

Hera: Başınız sağ olsun özür dilerim.

Damla: Sorun değil kızım. 

Hera: Peki ölen kızın sizin gerçek kızınız olmadığını nasıl öğrendiniz?

Tuna: Sen doğduğun zaman rakip firmalardan biri seni başka birinin kızıyla yer değiştirmiş. Bir mektupla öğrendik bunu sonrasında hastaneye gidip o gün seninle doğan çocukların aileleriyle bir bir görüştük. Şükürler olsun seni bulduk.

Hera: Peki şuan tam olarak neredeyiz?

Tuna: Keskinler kolejini duymuşsundur sanırım. Kolejin bulunduğu sokağın üstünde oturuyoruz. Yakında dışarı çıkar etrafı öğrenirsin.

Hera: Okulum?

Tuna: Senin için sakıncası olmazsa bizim koleje aldırmak istiyoruz.

Hera: Başka seçeneğim yok gibi.

Damla: Eveet  yemek hazırdır sonra devam ederiz sohbetimize hadi bakalım.

Çocuklarının umrunda değildim bariz bir şekilde görülüyordu.  Ya da yer altında işler karışmıştı. Yemek sofrasına oturduğumuzda kimse konuşmuyordu. Sakin bir şekilde yemekler yenip kalkılmıştı. Salona geçildiğinde okul konuları açılmış herkes biriyle konuşmaya başlamıştı. 

Tam sıkılmaya başlamıştım ki Mert ve Tuna bey sonunda dikkatimi çeken konular konuşmaya başlamışlardı. İkisi de Fransızca konuşuyordu konuşmaya başladıklarında beni kontrol etmişlerdi anlayıp anlamadığıma dair. bu sırada Damla hanım onların içini rahatlatmak için muhtemelen bana kaç dil bildiğimi sormuştu. Sadece İngilizce öğrendiğimi söylemiştim. Mert ve Tuna bey bu duruma mutlu olmuşlardı tabi. Evde sadece ikisi Fransızca biliyordu. Mert, Tuna beyin sağ koluydu diğerleri de yer altına bulaşmışlardı ama aktif değillerdi. 

Mert: Kuzey tarafındaki depoyu patlattılar silahları almışlar geriye sadece harabe kalmış.

Tuna: Kimin yaptığı belli mi? İadeyi ziyaret yapalım.

Mert: Duvarların birine siyah sprey boyayla anka kanadı çizmişler. Anka'nın işareti diye biliyorum. 

Tuna: Anka bizim taraflara bulaşmazdı. diavolo oscuro (Karanlık Şeytan'ın) yanında dururdu. Burada eğlenmek istiyor demek ki. Onunla ortak olursak en az zararla kurtuluruz. 

Mert:Burada herhangi bir ini yok hatta ülkede yok. Yani bildiğimiz. 

Tuna: Divalo oscuro anka'yı öylesine yollamaz bilinen tek zaafı o. Ona zarar gelmemesi için elinden geleni yapar. Depoların başındakileri iki katına çıkarın. Onlar daha kimle uğraştığını bilmiyor. Uğraşmak istiyorlarsa karşılığını alırlar.

Ve konuşma son buldu. Mert odadan ayrılırken bende bahçede dolaşmak için ayaklandım. Gözlerin hepsinin bana dönmesini umursamadan mutfağa ordanda bahçeye  geçtim. Telefonumun çalmasıyla afalladım. O aileden biri aramazdı geriye tek bir seçenek kalıyordu...

_______________________________________________

Dilenci değilim bir oy bir yorum istiyorum sadece hskxjsk
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

BEYAZ YALAN (Gerçek Ailem)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin