| Hem gündüzüm, hem gecem...
Her saniyem, her bir hecem...
Her cevabım sensin,
Hem de her bilmecem.
Durup baktım göz ucuyla,
Başka biri vardı yanında...
Sakin kalamazdım benim olacağını bilmesem... |~
Bıkmış. Kendimi tam olarak bıkmış hissediyordum. Her şeyden, herkesten.
Yoruldum, yeter artık.
Ouzou söz verdiği gibi gelmişti ve şimdi aşağıda yemek yapıyordu. Yine de onda ki -sabaha kıyasla- bariz soğukluğu hissedebiliyordum.
Geldiğinde ağladığım için ateşim yükselmişti. Bende ağladıktan sonra uyuyakaldığım için fark etmemiştim. Beni o halde görünce dikkatsizliğim için azarlayarak alel acele 5 dakikalık kısa bir duşa sokmuştu.
Ardından da en azından gözlerimi açabilecek duruma geldiğimde doktara gitmek için bir dakika beklememişti. Hastanede bir serum verip tekrar ateşim yükselirse anlık kullanmam için daha etkili bir ilaç vermişlerdi. Yani anladığım kadarıyla. Açıkçası başımın ağrısından çok dinleyememiştim.
Gelince Ouzou önce iyi olduğumdan emin olmuş sonra da yemek yapmak için aşağı inmişti. Kırgınlığını hissetsemde hala bana kıyamıyordu. Onun gözünde ki zaafımın bir kez daha farkına vardım.
Odaya girdiğinde en azından bir şey demesini beklemiştim ama o yemeğimi yedirirken tek kelime etmedi. İlaçlarımı içirdi ve işini bitirdiği gibi gitmek için ayaklandı.
"Ouzou." Acıyan boğazım nedeniyle oldukça alçak bir tonda seslendim. Bir şey demeden bana döndü ve 'ne var' dercesine bir bakış attı.
Adeta konuşmamak için yeminli gibi davransada ben pes etmemeye kararlıydım. "Gitme, burada kal." Ardından kısık bir sesle ekledim. "Lütfen."
Gözleri bir süre bir şey demeden üzerimde dolandı sonra da sakin bir tonda cevap verdi. "Tepsiyi bırakıp geleceğim."
Sonunda sessizlik yeminini bozabildiğim için sevindim. O odadan çıktığında içime attığım gülümsememin yüzümü ele geçirmesine müsade ettim.
Geri geldiğinde ateşimi ölçtükten ve bir şeye ihtiyacım olup olmadığını kontrol ettikten sonra hiç bir şey demeden koltuğa oturdu.
Mutlak sessizliğinin yeniden onu ele geçirmesi sinirimi bozdu. Amma da trip atıyor!
Ondan gözlerimi çektim ve kendimi bir süre hazırladıktan sonra oldukça uzun zamandır yapmadığım şeyi yaptım. "Özür dilerim, Ouzou."
Hisslerini anlayabilmek için korksam da yüzüne baktım. Neyse ki beklediğim tarzda bir ifade değildi. "Ne için?"
"Kırılmana sebep olduğum için- hayır, kırılabileceğini bildiğim bir davranışım olduğu için." Açık konuşmak gerekirse bu özür işlerinde pek iyi değildim ama Ouzou'nun beni anlayacağını biliyorum.
"Düşündüğün gibi bir şey değil, gerçekten. Onlarla konuşabileceğini de biliyorum, ama böyle bir şeyle uğraşmanı istemedim. Her şey çok yeni ve ben ilişkimiz tamamıyla oturmadan kimseye açıklamak istemiyorum. Sadece bu kadar, yemin ederim."
Sonunda ruhsuz ifadesi biraz kırıldı. Yavaşça oturduğu yerden kalkıp yanıma yerleşti. "O zaman konuşayım, bir şey sormasınlar. Sorun var mı?"
Yok anlamında başımı iki yana salladım.
Derin bir nefes aldı ve tek eliyle yanağımı okşadı. "Bunu bana daha önce söyleseydin hiç bunu yaşamazdık. Neden benim seni kaybetmekten korktuğum gibi sende beni kaybetmekten korkmuyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|FERNWEH|
Fiksi PenggemarOuzou, hiç duymadığı kokuyu özlüyordu. "Çünkü hiç bir şey bilinmezi beklemek kadar iyi hissettiremezdi." ~HGOİ Fernweh: Uzaklara özlem duymak, hiç bilinmeyen, gidilmemiş, görülmemiş yerlere duyulan hasret. Ginga E Kickoff Fanfic' Ouzou&Erika