Güven ve saygı

76 9 0
                                    

Sağ koluma destek olmak için kılıcımı iki elimle kavradım.

Gözlem hakisini kullanarak Zoro'nun anormal derecede seri saldırılarını önlemeye başladım.

"Vaay, haki de kullanabiliyorsun demek."

"Elbette kullanabiliyorum, beni hafife alma."

Seri hareketlerini sürdürüyor olsa da gözlerinin içindeki hayranlığı fark edebilmiştim.

Oluyordu, Zoro'yu etkileyebiliyordum.

Bu daha çok mutlu olmama ve gaza gelmeme sebep oldu.

Davunmayı bırakıp bu kez hücuma geçtim.

Ancak hiç beklemediğim bir manevrayla savruşturuldum ve Zoro'nun rüzgârını sırtımda hissettim.

Arkama döndüğümde kılıcıyla sırtım arasında bir parmak kadar bile mesafe olmadığını fark ettim.

"Ne bekliyorsun, kessene beni."

"Sırttaki yara izi bir kılıç ustası için büyük bir utançtır." dedi ve kılıçlarını indirdi.

"Ne yani, bana acıyor musun?"

"Hayır, sana acımıyorum, sana saygı duyuyorum."

Elini uzattı ve konuşmayı sürdürdü, "Uzun zamandır bu kadar yetenekli bir kılıç ustasına rastlamıyordum, bu keyifli dövüş için sağol."

Yüzünde hoş bir gülümseme gözlerinin kahvesindeyse ışıltı vardı.

Benimle tanışmış olmaktan duyduğu memnuniyeti hiç gizlemiyordu.

"Ben de teşekkür ederim, seninle dövüşmeyi uzun yıllardır iple çekiyordum." dedim.

Hevesle elini tutup sıktım.

aniyeler çoktan akıp geçmişti ve ben bu eli sonsuza kadar tutmak istiyordum.

Bırakmak zorunda olmam düşümcesi en büyük kabusum, ilelebet tutma düşüncesiyse en büyük arzum oluvermişti.

Zaman kavramının yok olmasını ve gerçekliğin ancak ve ancak bu andan oluşmasını, milyonlarca kez geri sarılıp yeniden oynatılmasını istiyordum.

"Sana küçük bir tavsiye." dedi elini çekip.

Beni yaşamsal bağlarımdan ayırıyorlarmış gibi hissetmiştim.

"Hücum yaparken savunmayı da elden bırakma, ne olursa olsun daima tetikte olmalısın."

Haklıydı, heyecana kapılıp dikkatsiz davranmıştım ama ona bunu zaten bildiğimi söylemeyecektim.

Kendime bir fırsat yaratmalıydım.

"Gideceğimiz yerin uzak olduğunu duymuştum, bu arada bana kılıç kullanımıyla ilgili ders verir misin?"

İçimden kabul etmesi için yalvarıyordum.

"Benden eğitim alacak bir durumda değilsin, zaten yeterince iyi eğitilmişsin, bundan sonrası senin kendini ne kadar keşfedebileceğine bağlı."

"Yine de her farklı zihin ve farklı bedenden öğrenilecek şeyler vardır, kaliteli bir kılıç ustası için eğitim hiçbir zaman bitmemeli, herkesten ve her şeyden bir şeyler kapmaya çalışmalı. Bunu sen de biliyor olmalısın, yoksa seni geçmemden korktuğun için bilgilerini kendine mi saklamayı tercih ediyorsun."

Onu ikna edebilmek için neler diyeceğimi şaşırmıştım, işe yaramasını umuyordum.

"Öyle bir niyetim yok, sen bu konuda ısrarcıysan benim için problem değil." dedi ve bandanasını çıkardı.

"Hem belki benim de senden öğreneceklerim vardır."

Bandanasını sağ omzumdaki yarığa sarmaya başladı.

Çok yakınımdaydı.

Canımın yandığını belli etmemeye çalıştım ancak ses çıkarmadan edemedim.

Oysa umursamadan işini yapmaya devam etti.

"Yine de Chopper'a bir baktırmanı tavsiye ederim, iyileşince de bandanamı geri getirirsin, o benim için değerli."

Zoro kendisi için çok değerli olan bir şeyini bana emanet etmişti.

Bu bana güvemdiğinin bir göstergesiydi.

Üstelik hal ve hareketlerinin değişiminden benden etkilendiğini ve büyük ölçüde saygısını kazandığımı fark ettim.

Bu iyi bir başlangıçtı çünkü saygı ve güven kılıç ustaları için olmazsa olmazdı.

"Biraz eğilebilir misin?"

Chopper'dı bu, yarama bakmaya çalışıyordu.

"Şimdilik kalsın." dedim gülümseyerek omzuma dokunurken.

Bir yandan da bizden uzaklaşmakta olan Zoro'yu iç çekerek seyrediyordum.

"Olmaz ama, o oldukça derin bir yaraydı, tedavi edilmesi gerek."

"Yakın bir zamanda tedavi için gelirim ama şimdilik kalmasını istiyorum."

"Peki öyleyse."

"Yohohohoho, gerçekten harikaydınız, size hayran kaldım, külodunuzu görebilir miyim acaba?"

"Pardon?"

Neyden bahsettiğini kavrayamamıştım.

"Brook kes şunu, şu an yeterince yorgun bir de senle uğraşamaz." dedi Nami.

"O zaman seninkini göriyim bari."

"'Bari' de ne demek, seni ahmak!"

Nami Brook'a okkalı birkaç yumruk patlattı ve afrosunun üzerinde iki şişlik oluştu.

Bense az önce neler yaşandığını anlamlandırmaya çalışıyordum.

"Merak etme, zamanla alışırsın." dedi Robin yüzünde tatlı bir tebessümle.

Ben de ona gülümsedim ve onaylarcasına kafamı salladım.

"Kolunun iyi olacağına emin misin?" diye sordu, hâlâ kanamayı sürdürüyordu.

"Ben iyiyim, endişelenmene gerek yok." dedim omzumu tutarak.

"Suuuperrr bir dövüştü!"

Franky kollarını havada birleştirip yıldızını oluşturmuştu.

Çok geçmeden yattım.

Deli gibi yorulmuştum ve ertesi gün eğitim için Zoro'yu darlamak enerji isteyen bir iş olacaktı.

Onun düşleriyle uykuya daldım ve rüyalarımda da onunla olmayı sürdürdüm...

Zoro X Reader 💚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin