"Baba dediğini kulakların işitiyor mu?""Şükür."
"Yok, yok sen harbiden infazımı vermek istiyorsun." Başını sıkıntıyla elleri arasına aldı genç adam. Kendinden farklı mavi gözlere baktı. İmkan yoktu babasını ikna etmeye. Karadeniz damarı tuttukça da sağlam kafa bırakmaz, konuşur da susmazdı. Dursun ise inadından dönecek biri değildi. Oğlu şimdi karşı gelir sonra yine son sözü kendi söylerdi. "Sen benim lugatıma karşı mı gelursun?" Dikleşti oğlu. "Estağfirullah baba da..." Lafını böldü Dursun. "Da'sı mi vardur? Olmasun İskender. İstanbul'a gideyruz, nokta." Deri koltuğundan ayaklandı Dursun, İskender de sıkıntıyla kalktı. Demek istemedi İskender ama İstanbul onun ölümü olurdu. Ölmek istemiyordu. Dursun elinde bastonuyla bir adım atmıştı ki İskender önüne geçti. "Baba, Poyraz'ın ne halt yediğini bilmeyiz kaldı ki o da Türkiye'dedir. Mustafa abiye saygım senden kaynaklı, gardaşım olacak adama bakması zerre umrumda değil." Dursun oğlunun öz ikizine olan nefretine alışamıyordu. İskender nefret kusmaya devam etti. "Ayırdı yollarını hayat kurdu kendine şimdide sırf saçma sapan benzememizden dolayı isminin geçtiği yere giderek başıma bela olsun istemiyorum." Dursun daha da dayanamadı dinlemeye.
"O şikayet ettiğun benzerlik kurtardı da senu. Yaptıklarunun günahını çektu tek başina. Karşima geçmiş darlatma beni." Poyraz onun da oğluydu ama Dursun sözlerinde bile söylemez inadına giderdi. Bir kere ben senin oğlun değilim demişti Poyraz. İskender sert bakışlarını siyah yoğunluklu odada gezindirdi. "Baba anlatamıyorum heralde. Yaptıklarıma konmasaydı hâlâ o savcıyla ot gibi yaşam sürecekti. Benim yaptıklarıma kendi imzasını atıpta bu konuma geldi. Şükretsin ses etmedim. Neyse konumuz o değil asıl konu İstanbul. Oraya girdiğim an infazım verilir baba."
Bunun fakındaydı Dursun. Kıyamazdı İskender'e, göz bebeğiydi. İskender de bunu pekâla çok iyi bilirdi. Ne değiştiğini, Poyraz yerine neden onun atıldığını anlamaya çalışıyordu. "Seni yem etmem." Gözleri oğlunu buldu. Planını açıklamak zorunda kaldı Dursun. "İstanbul'a gitmiş görünen sen, asıl giden Poyraz olacak." Gerisini İskender anlamıştı ama bölmedi babasını. "Poyraz savcıya bağlidur. Biz olmadan o orada olur. Yalnız giderum, bir kez yanı başuma gelmesi okları ona çevirmek içun yeter de artar. Sen burada, Yunanistan da kalasun ben demeden de adim dahi atmayasun İskender."
İskender'in gözleri kısılmış yüzündense memnuniyeti belli oluyordu. Yine ona bir şey olmayacaktı. Poyraz denen heriften de bi ümit kurtulabilirdi. "Sözünden ne zaman çıktım baba." Dursun umutsuzca başını iki yana salladı, İskender önünden çekildi. Sırıtan yüzüyle babasının gidişini izledi. Dursun çıkınca derin bir nefes vermişti, yanına gelen korumasına bakmadan ilerledi dar koridorda. Poyraz'a söylese çıldırırdı söylemedi. Hoş numarasını bilmiyordu. Sadece ilk kez onu düşündü. "Kayra'ya İstanbul demeyesun, ağzindan Poyraz'ı da kaçırmayasun. İş içun bi müddet olmayacak de geç." Sağında ki iri adam onayladı Dursun'u. Kayra, Dursun'un ikinci eşiydi. İlk karısı intihar etmişti. Dursun ilk ve tek aşkı Meryem'in intiharıyla kendini kötü işlere vermişti. Kayra ile de bu işler sayesinde tanışmış çocuklarının başında bir kadın olsun diye de evlenmişti. Kayra'ya karşı ne düşüneceğini bilmezdi. İskender'e anneliği yaşatmış Poyraz'a annesini özletmişti. Dursun Poyraz'ın dik başlılığını çocukken fark etmişti, inanmadı oğluna. İnanmamıştı cici annesinin küçük oğluna istismar da bulunduğunu. Görmemişti yine oğlunun döktüğü göz yaşları. İskender'e bakıyor ve dediklerine inanamıyordu. İskender zıttıydı. Duygusal boşluğunu dolduran kadını kabullenmiş, ses etmemişti. Fakat Poyraz, evine ilk getirdiği gün babasına baş kaldırmış kadını da kendini istemediğini söylemekten çekinmemişti. Kıskanıyordu fikrince eski annesini özlediğinden böyle konuşuyordu. Çoçuk işte...
İskender kurtulduğunu düşünüyor olabilirdi aslında hiç bir zaman kurtulmamıştı bunun evvela kendide farkındaydı. Kaçmak kurtulmak mıydı? İkizi kaçmaz peşine giderdi. Bilirdi gözü karaydı. Yunanistan İskender'in iniydi belki ama Azerbeycan, Rusya ve Türkiye Poyraz'ı bilirdi. Diğer ülkelere de yayılmıştı ismi. İkiz oldukları bilinmezdi çünkü Poyraz'ın yüzünü dostları görürdü düşmanları ise kısa bir an görür sonrasında göremez hale gelirdi.
İki kardeşi birbirinden ayıran tek bir şey vardı; İskender duygularıyla, Poyraz ise mantığıyla hareket ederdi.
Peki ya bu hikâyede kazanan & kaybeden kim olacaktı?
•
Ve girişimiz sonlanır :))
Ay merhaba herkese. Hikâye içeriğiyle ilgili uzun bir bilgilendirme atacağım yine de buradan da açıklama yapmak istiyorum. Girişle karşınızdayım ve oldukça severek yazdığım kurgu olduğunu bilmelisiniz. İlk yayımladığım hikâyem olacağından tecrübesizim... bir şekilde halledeceğiz artık. Hatalarım elbette olacaktır sizlerden göreceğim destek, kitaba olan sevgiyle de telafi edeceğim sözünü veriyorum. 🫶🏿
Umarım karakterleri, konuyu ve vermek istediğim mesajları seversiniz. Üstte belirttiğim gibi açıklamayı uzun tutmak adına bir sonra ki bölümü tamamen açıklamaya ayıracağım fakat kısa bir bölümler hakkında bahseteyim.
Uzun yazmayı seviyorum bu konuda sıkıntı yaşamamak adına da planlı ilerleyeceğim. Belirli günlerimiz olur mu bölümler için bilemiyorum gidişata göre ayarlayacağız. Onun hariçi ÇOK HEYECANLANDIM.
Her geçen gün kitabımı okuyan herkesin yorumlarını okumak için ayrı sabırsızım.
Karakterler, bölüm ve kitapla ilgili her şey için bana ulaşabilirsiniz. Instagram hesabım ( @suleecnpt ) , paylaşımlarda da bulunacağım. Bilginize.✨
Girişte Poyraz ve İskender'in az da olsa bir bağlarını anladık bence. Artık bağ denilirse, diyor olabilirsiniz gerçi ama. Dursun'un aile olayları ve kafası giriş bölümüyle açıklanmayacak kadar karışık, bölümler ilerledikçe ve sizle de konuştukça anlaşılacağını umuyorum.
Elimden geldiğince açık dille yazarım. Geçmişten izler vermeyi de seviyorum. O yüzden bazı yerler kafanızda oturamayacaktır ki ilerisinde anlaşılacağını bilin lütfen.
Stilim hafif olsa da BalGöz kitap karakterlerim zor olucak (!)
İlk bölümler hariç diğer bölümlerde asıl kitap konusuna giriş yapmış bulunacağız.
Kendinize iyi bakın Ballar.🍯