-4-ÖZLEDİM-

124 20 5
                                    

Hemen yan masadan bir sandalye çekip onların masasına oturdum.

"Selam." dediğimde masadaki herkesin yüz ifadesi görülmeye değerdi. Herkes kısaca selam verdikten sonra masadaki sohbete ben de dahil olmuştum. Aslında arkadaşları kötü çocuklar değildi. Ama yine de... Neyse...

Konu okulların açılmasına geldiğinde kadir benim gibi 3. sınıf Mert ise 2. sınıftı. Masada sohbete dahil olmayan sadece Kadir ve Yağmur vardı ve hala Yağmur'un telefonuna bakarak gülüşüyorlardı Kadir'in çenesi Yağmur'un omzundayken...

Yaklaşık 15 dakika sonra sonunda onlarda bize katılmıştı. Bir süre oturduktan sonra 'görüşürüz' diyerek kafeden ayrılmıştık.

...

YAĞMUR
Bugün uzun zamandan sonra eğlenceli bir gün geçirmiştim. Kadir'in Mert'in yakın arkadaşı olduğunu öğrenmem ise bugünü daha da güzelleştirmişti. Barış ve Murat'ı kafede gördüğümde doğrusunu söylemek gerekirse şaşırmıştım. İşe gideceğini sanıyordum. Bu sefer arkadaşlarımıza daha iyi davranmıştı sanki? Bu Barış'ı kesinlikle daha çok sevmiştim. Arabanın durmasıyla hepimiz indik ve eve doğru yürümeye başladık. Çok yorulmuştum. Sanırım yemek bile yemeden uyuyacaktım. Eve girdiğimizde yukarı benim için ayrılan odaya çıkıyordum ki Elif'in sesini duydum "Yağmur! Yemek yemeyecek misin?" dedi.

"Hayır, yorgunum uyuyacağım." dediğimde arkamdan Barış'ın homurdanmasını duymuş ama ne dediğini anlayamamıştım.
Odama girdiğimde üstümü değiştirdikten sonra kendimi yatağa attım. Uyku bu dünyadaki en güzel şeydi.

...

BARIŞ
Yağmur eve geldiği gibi uyumaya gitmişti. Tabi o kadar gülmek onu yormuş olmalıydı. Bunu dışımdan söylediğimi fark ettiğimde Elif'in bana gözlerini kısarak baktığını gördüm. Omuz silkerek salona geçtim. Omuz silkmenin insanları sinir ettiğini öğreneli çok olmuştu ve bu değereli bilgiyi kardeşimde de uygulamaktan çekinmezdim. Tabi aynısı bana yapılınca biraz(!) sinir oluyordum. Elif'in içeri yumruklarını sıkarak girdiğini gördüğümde teorimi kanıtlamış olmanın sevincini yaşıyordum.

....

Sabah saat beşte Elif'in beni uyandırmasıyla kalktım ona uykulu gözlerle bakarken telefonunu elime tutuşturup gitti arkasından bir küfür savurarak telefona döndüm. Dönmemle telefondakinin babam olduğunu anlamıştım.

"Günaydın." dediğinde kuru bir "Günaydın." diyerek onu cevapladım ses tonumdan bile ne kadar bıkkın olduğumu anlayabilirdi ama bunu görmezden geliyordu.

"Şirkette işler biraz(!) karışmış ve sabah erekenden şirkete gitmen gerekiyor. Bu iki hafta içinde biraz yoğun olabilirsin ben de gelip sana memnuniyetle(!) yardım ederdim ama annen biraz daha kalmak istiyor kardeşine iyi bak. Annenin de selamı var." deyip yüzüme kapatmıştı.

BENİM.YÜZÜME.KAPATMIŞTI.

Ah hadi ama baba! Siz orda tatilinize devam ederken benden yaz tatilimin iki haftasını feda etmemi istiyorsunuz ve tatilin bitmesine bir ay kalmışken. Hemen kalkıp bir duş aldım, takım elbisemi giydim. Sanırım birkaç gün şirkette kalmam gerekecekti. Çantama bazı eşyalarımı yerleştirdim. Küçük bir çanta yetmişti çünkü şirketteki odamda yeterince kıyafet vardı. Ah baba başıma ne işler açıyorsun! Arabama binip şirketin yolunu tuttum. Bu iki haftanın zor geçeceği kesindi.

...

Tam on gündür şirkette kalıyordum ve artık bunalmaya başlamıştım ama işlerin düzelmesine çok az kalmıştı. Belki bir iki güne evime dönebilirdim. Çok sevgili arkadaşlarım bu zamanda beni yalnız bırakmayıp şirkete uğrayıp benimle bir güzel dalga geçmişlerdi. Eksik olmasınlar. Çok hayırlı kardeşim ise bir kere bile ziyaretime gelmemişti -iyice mapuslara düştüm moduna girdiğimi de şu an fark ediyordum-. Tabi arkadaşlarını bulunca ben aklına bile gelmemiştim. Nedensiz bir şekilde Yağmur'un da gelmesini bekleyip -yeniden- hayal kırıklığına uğramıştım. Kapının açıldığını duyduğumda gözlerimi ovarak kafamı kaldırdım. Can sırıtarak bana bakıyordu. Evet ben de günlük dalga geçme seansımız nerde kaldı diyordum. Seslice inleyerek kafamı tekrar dosyaların üzerine gömdüm.

...

On iki günün sonunda özgürdüm. Utanmasam sokağın ortasında 'özgürlük' diye bağıracak ve eğilip toprağı öpecektim. Ama daha o kadar delirmemiştim -sanırım-. Takım elbise üstüme yapışmış gibi hissediyordum. Eve gittiğimde ilk işim üstümü değiltirmek olcaktı. Hemen arabama bindim ve radyoyu açtım şarkının rahatlatıcı etkisiyle yola koyuldum

....

YAĞMUR
Uykulu adımlarla mutfağa su içmek için indim. Mutfağa girdiğimde gördüğüm manzara karşısında gülümsemeden edemedim. Barış bir yandan salatalık doğruyor bir yandan Pharrell Williams-Happy'yi mırıldanarak dansediyordu. Burdan çok mutlu gözüküyordu iki hafta boyunce eksikliği çok hissedilmişti. Ama Elif yanına gitmediği için ben de görememiştim. Sanırım özlemiştim. Ne kadar süre orada gülümseyerek durduğumu bilmiyorum. Barış'ın bana dönen şaşkın bakışlarıyla yanaklarımın kızarık olmasına aldırmadan yanına gittim ve "Önlük yakışmış." dedim.

Gülümseyerek "Biliyorum." demişti.

"Ukala." diye mırıldanarak başımı kaldırdığımda işaret ve baş parmağı arasında tuttuğu salatalığı bana doğru uzattı, bende ağzımı açarak salatalığı ağzıma atmasına izin verdim. Hemen ardından kendi ağzına da bir tane attı.

"Aç mısın?" dediğinde hafifçe kafamı salladım. O ise masaya bir servis daha ekledi. Sonunda aklıma buraya ne için geldiğim aklıma geldi bir bardak almak için üst rafa uzandığımda arkamda bir beden hissettim. "Ben veririm." konuşurken Barış fısıldamıştı ve nefesini ensemde hissetmiştim. N'olur kalp atışlarımı duymasın lütfen lütfen... "Buyrun Küçük Hanım." dedi. Bardağı uzattı, aldığım anda arkasını hızlıca dönerek işine devam etti. Ben de masaya oturarak işinin bitmesini bekledim.

•Ben Böyleyim•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin