○6●

100 7 3
                                    


Herkes delirmemi istiyordu sanki. Hazan gitmişti. Sonbahar gitmişti, kaçmıştı. Şimdi bu ne demek oluyor. Kafamı çevirdim.

"Bu ne demek oluyor?" dedim. Ama siyah adam yanımda değildi. Nereye kaybolmuştu bu adam şimdi?

Etrafa bakınmaya başladım. Kimse yoktu sonra tekrar siyah adamın oturduğu yere, soluma baktım. Ergiz. Rüya mı görmüştüm ben? Kafam allak bullak olmuştu.

"Senin burda ne işin var?"

Ergiz biraz şaşırmıştı ona bu kadar soğuk bi soru sorduğum için.

"Hep yanında olacağıma söz vermiştim." dedi. Biraz şaşırmıştım ama gülümsedim. Evet söz vermişti. Ben gitsem dahi beni bırakmayacaktı. Ama daha demin orada siyah adam oturuyordu. İçimden neyse dedim. Boşver.

"Ergiz?"

"Efendim küçüğüm."

"Sonbahar gelicek mi?"

Ergiz gene şaşırmıştı. Ağzı açık bi halde bana baktı. Oda biliyordu Sonbaharın Hazan Yaprak olduğunu. Annem olduğunu.

Elini kalbime koydu.

"O zaten çoktan gelmiş buraya bremin." dedi.

Bi anda ayağa kalktım. "Ben onu falan affetmedim Ergiz!" dedim.

Ergiz gayet sakin bir şekilde "Affettin demedim Eylül. Ama onu kalbine aldın artık. Daha doğrusu kalbindeydi. Saklı yerinden çıkardın anneni, sonbaharını." dedi.

"Ergiz..."dedim. "Benden bir şey saklamıyorsun deme?"

Sustu bir daha asla konuşmayacakmış gibi. Saklıyordu. Bu hiç iyiye işaret değildi. Herkes bir şey saklıyordu. Hayatımın baş karakteriyken hayatım hakkında hiç bir şey bilmiyordum.

Babam niye annem hakkında çok iyi biri diyor? Dedem niye buna katılıyor? Babam haftalarca nerede kalıyor? Kiminle beraber kalıyor? Babam niye dedemle görüşmeme izin vermiyor? Hazan yani annem nerede? Neden terketti bizi? Bana niye mektup bıraktı ve babam bunu neden sakladı? Hemde dedemin evinde. Dedemin de mektuptan haberi var mı? Ve olanlardan Ergiz'in haberi varsa bana niye hiçbir şey anlat mıyor?

Tek bir nedeni var; Her şey benim iyiliğim için.

"Ergiz bugün sizde kalabilir miyim?"

"Soruyor musun bide bunu Eylül? Hadi gidelim."

Eve yürüyerek gittik bu sefer. Evde kimse yoktu. Annesi ve babası çalışmaya yurtdışına gitmişlerdi bir kaç haftalığına.

Bana odalardan birini hazırladı. Aslında küçüklüğümden beri bu odada kalırım. Yani benim odam diyebiliriz. Ergiz gene elinde tepsiyle geldi. Bana verdikten sonra babama haber vermemiz gerektiğini söyledi. Israr ettim aramaması için ama beni dinlemedi. Odadan çıktıktan sonra babamı aradı. Bende biraz kulak misafiri olayım diye peşinden. Buna gizlice dinlemek denemezdi çünkü benim hakkımda konuşucaklardı yani. Karşıdan gelen, babamın sesini duyamasamda Ergizin konuşmasından elbet bir şey anlardım.

"Hakan amca Eylül şuan benim yanımda."

"Evet bizim evdeyiz."

"Güvende şuan."

"Mezarlıkta gene karşısına çıktı ama bir şey yapmadı."

"Hayır korkmuşa benzemiyor."

"Bir şey anlatmadı bana."

Bu ne demek oluyor? Ergiz görmüştü o siyah adamı ama hiç bir şey yokmuş gibi davranıyordu. Üstelik tanıyorlardı. Gerisini dinlemeden odama çıktım sessizce. Bi kaç dakika sonra Ergiz geldi. Elinde benim telefonumla.

"O gün yerde üçe ayrılmış bir şekilde bulmuştum. Lazım olur." dedi. Elinden alıp sehpanın üstüne koydum.

"Gerçekler bana acı vericek mi?" dedim. Ne olduğunu anlamadı durdu bi kaç saniye.

"Bazı şeyleri kurcalamamak gerekir Eylül. Sevdiklerinin sözünü dinlemen gerekir." dedi.

"Bazı şeyler bilinmiyorken insanın canını daha çok acıtıyorsa ya Ergiz?"

"Elbet bir gün gerçekler çıkar ortaya. Ve o gün inan buna hazır olduğun bir gün olur."

"Sonbahar." "Sonbaharda hazır olur muyum?" dedim.

"Anlamadım? " dedi.

"Sonbahar dindirir acılırı. Sonbaharda ki yapraklar gibi üstüne basılınca ses çıkarıp parçalara ayrılırım belki. Sonra yaz gelip beni bu acıdan kurtarır..."

"Eylül hadi yat artık beynin sulandı iyice."

Yatağa yattım, üstümü örtü. Alnımda ki saçlarımı geriye attı.

"Şu yaz dediğin şeyi de unutmadım ha onu bilesin. Kurtarıcın inşallah ne üdüğü belirsiz biri olmaz. Bu arada kim olursa olsun ilk dayağını benden yiyecek." dedi göz kırparken.

Gülümsedim. Sessizce çıktı odadan. Bende gözlerimi kapadım. Uykuya daldım.

İki üç saat sonra tekrar uyandım. Rüyamda siyah adam eve gitmemi söylüyordu. Biraz korkmuştum ama kabuslara alıştım artık. Ayağa kalktım. Ayakkabılarımı giydim. Sessizce odadan çıktım. Ergiz'in odasına baktım. Hala uyuyordu. Evden çıktıktan sonra koşturarak eve gittim. Hava aydınlanmıştı. Eve geldiğim de korumalara hiç bir şey yokmuş havası estirip içeri girdim.

Babamın odasına baktım. Yatağında uyuyordu. Yanında fotoğraf albümü vardı. Sessizce yanına gittim. Fotoğraf albümünü aldım. Benim fotoğraflarım. Tüm gece bunlara mı bakmıştı? Belli etmesede duygusal biriydi hissediyorum.

Albüm elimde odadan çıktım. Kendi odama gittim. Odada hiç bir şey yoktu. Yatağıma oturdum. Albüme baktım. Küçükken de anneme benziyormuşum. Siyah upuzun saçlarım ve masmavi gözlerim. Tek fark o kız rengarenk bense siyah. Simsiyah.

Ayağa kalktım. Albümü masaya koydum. Yere bir şey düştü eğilip aldım. Kamera. O gün Ergiz'e yaptığım şakayı kayıda almak için koymuştum. Ön tarafını çevirdim. Siyah bir kağıt vardı önünde. Beyaz harflerle "Bunu izlemek ister misin?" yazıyordu.

Kağıdı çektim. Hala kayıtta olan videoyu durdurdum, kaydettim.

İzliyecektim. Ne pahasına olursa olsun. Videoyu açtım. Ergiz'e olan şakamı hızla geçtim. Babamla çarpışmamdan sonrasını izlemeye başladım. Babam odama girmişti. Yatağıma oturdu. Sonra telefonu çaldı. Açtı. Bir süre karşı tarafı dinledi. Sonra konuştu.

"Şimdi olmaz Hazan, şimdi olmaz. O bunu kaldıramaz. O daha küçük."

SONSUZ KAYIPLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin