○11●

79 4 1
                                    

"Belki de şuan sonsuzluğun sonuna gelmişizdir."

Ne demeye çalıştığını anlayamadım. Yüzüne baktım, anlamsızca. Batın elini elime kenetleyip aya doğru bakınca anladım ne demeye çalıştığını. Sonsuzluğun sonu. Ben hala onun yüzüne bakarken o eliyle bir yıldızı gösterdi.

"Biliyor musun?"

"Neyi?" diyebildim yutkunarak.

"Bir rivayete göre her insanın gökyüzünde bir yıldızı varmış. Ve insanlar bu dünyadan gidince yıldızları da kayıp gidermiş. Belki de şimdi bu dünyadan iki yıldız kaydırabiliriz. Bizim ölümümüzle başkaları dilek tutar değil mi Eylül?"

Bende yıldızlara döndüm. Birinin ölümü başkasının hayalini gerçekleştiriyordu. Normalde de böyle değil midir zaten? Ya kazanan vardır, ya da kaybeden. Kazananlar yaşayan, kaybedenler ise sonsuza kadar kaybetmeye mahkum olanlar, ölenler.

"Peki sen biliyor musun?"

"Neyi?" Oda benim verdiğim tepkinin aynısı vermişti.

"Küçüklüğümden beri hep merak ederim. Şuan dünyada yaşıyorsak öldüğümüzde dünya bizi uzay boşluğuna doğru kusmuş mu olur?"

Güldü.

"Onu bunu bilmem ama dediğine göre biz birer kusmuk oluyoruz. Bana sorarsan yıldız olmak daha güzel." dedi gülerken.

"Doğru ya bunu düşünememiştim." deyip güldüm.

Sustuk daha sonra. Gecenin karanlığı yüzümüze yansırken sustuk. Sanki bir daha konuşmayacakmışız gibi sustuk. Elleri hala elimdeydi. Bizse uçurumun tam kenarında. Sonra bir yıldız kaydı gökyüzünden. Birbirimize baktık. Gülümseyebildik sadece. İkimizde bunun ne anlama geldiğini biliyorduk. Hüzünlü bir gülümseme, buruk bir gülümseme, yarım bir gülümseme... Her ne dersek diyelim gerçek anlamını taşımayan yalancı bir gülümsemeydi. Birbirimize döndük. Diğer elini de kenetledi elime. Şimdi birbirimize bakıyorduk.

"Bir yıldız kaydı, bir dilek için."

"İlk sen mi ben mi?"

"Allah'ım kayan yıldızın sahibinin yakınları çok üzülmesin."dedim yalvarırcasına. Batına baktım sıra ondaydı. Gözlerimin içine bakıyordu.

"Allah'ım şuan elini tuttuğum eller sonsuzluğum olsun. Yıldızımın tek kaymasını istemiyorum."

"Bu gece burada kalabilir miyim?" Şaşırmıştım ve ne diyeceğimi bilmiyordum. Ağzımdan bunlar dökülüvermişti.

"Tabi ki de."

"Fakat bir şartla bende seninle kalacağım, kenarda beklerim. Gece vakti tek başına kalma buralarda." diye eklemişti birde.

"Tamam. Teşekkür ederim." deyip gülümsedim. Sanki aramızda ki buzlar erimiş gibiydi fakat onun nasıl biri olduğunu bilmiyordum, oda benim. Bir insana hemen güvenilmeyeceğini annem çok güzel öğretmişti. Ona güvenmiyordum.

Ağaç evin merdiveninden ilk o tırmandı. Daha sonra bana seslendi yukarı çıkmam için. Biraz korkmuştum ama yine de tırmandım merdivenleri. Ağaç evin içerisini görünce ağzım açık kaldı. Dışarıdan bakınca gözüme çok küçük gelen yer bu kadar büyük olamazdı. Yerde kocaman yastıklar, tavanda camdan bir pencere ve içeriye giren yıldızlar. Elimi uzatsam yıldızlara dokunacakmış gibiydim.

"Sarı kafa bu ne!"

"Ya çok bir şey getiremedik içerisine ama sen istediğin gibi dekore edebilirsin senin zevkine kalmış. "

"Burası muhteşem!" deyip tavandaki camı açtım. Resmen gökyüzü ellerimin üstündeydi. Elime bir çuval alsam yıldızları toplayıp içine koyabilecekmiş gibiydim.

SONSUZ KAYIPLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin