○9●

99 5 1
                                    

Eylülün sevdiği şarkı yani bölüm şarkısı; No Clear Mind- Alone and Together. Bölümün sonunda türkçe çevirisi bulabilirsiniz.
---

"Ne oluyor burada?!?"

Duyduğum şey üzerine babamın yanına koşmuştum. Babamın karşısında dikilirken babam oturduğu yerden kalktı ve güven verircesine ellerimden tuttu. "Bir şey yok canım." dedi.

Hıçkırarak konuştum. "Gene yalan söylüyorsun, duydum seni." Gene yalan söylüyordu işte her zaman ki gibi. Ölebilir miydim ki? Her şeyin bu kadar sonuna gelmişken, yüzünü bile hatırlamadığım annemi görecek iken.

"Eylül Hanım bir şeyiniz yok." Araya giren beyaz önlüklü çakma doktora gözlerimi çevirdim.  Benim o bakışlarıma karşı, yerine sindi ve ağzını açmadı. Açmasında zaten çakma doktor!

Babama tekrar gözlerimi çevirdiğimde oda bana bakıyordu. Kendine çekti beni. Alnımdan öptü. Sonra ise sarıldı. Küçük kızı sanki kollarından kayıyormuş gibi sarıldı. Korumak isteyip koruyamadığı kızına sarılıyormuş gibi...

"Sana bir şey olmasına izin vermem."  İzin vermezdi değil mi? Babama güvenmeliydim değil mi? Güvenmeliydim çünkü o benim babamdı. Babama güvenemezsem kime güvenecektim ki ben? Bakkalcı Mahmut abiye mi? İçimde hala ağır ergen Eylül'e gene selam çaktım. Ah nasılda her anımda yalnız bırakmıyor beni.

"Beni hep korursun baba değil mi?" İçimdeki duygusal Eylül'e dokundum birazcık da. Ne var? Onunda ilgiye ihtiyacı var. Canım duygusal Eylül'üm.

"Mezarda bile korurum." dedi yanaklarımdan öperken.

Ne saçma baba kız konuşmasıydı bu böyle. Hoş zaten bizimde  yaşadıklarımız baştan saçmaydı. Her şeyi yalan olan on yedi yaşındaki genç bir kızın acılı hayatı. Bir drama filmi yapılırdı bundan ha.

Babam benden ayrıldıktan  sonra koluma girmişti. Odada konuşalım dedi ve beni odaya doğru yönlendirdi.

Odaya gelince kapının önünde takılı kaldı. Ben odaya girip yatağa uzandım. Ayağa kalkmak bile beni yormaya başlamıştı artık. Odada gözlerimi gezindirdiğimde siyah adam yoktu. Bu adam nereden girip çıkıyordu odaya? Biraz daha odada gözümü gezdirdiğimde babam odak noktama gelmişti.  Kırılan vazoya hala gözlerini dikmiş bakıyordu.

"Bir şey yok baba sehpanın üstünde fazlalık duruyordu sadece." Gülümseyip yanıma oturdu. Ellerimi avuçlarının içine aldı. Bana öyle bir bakıyordu ki ben ağlayacaktım burada.

"Anlatacak mısın baba?" Kafasını bir yukarı bir aşağıya salladığında anlatacağını anlamıştım.

"Kızım sürekli bayılıyorsun ve  burnun kanıyor."

"Evet biliyorum. Bunlar önemsiz şeyler herkesin burnu kanar herkes bayılır. "

"Evet herkes bayılır kızım ama..."

"Aması ne baba?"

"Elinde olmadan duyguların depreşiyor yakıp yıkıyorsun bunların sonucunda bayılıyorsun ve burnun kanıyor."

"Ben deli değilim baba! Psikolojik tedavi falan aldırtmayı düşünüyorsan asla!" Neden bu kadar çaresizmiş gibi baktığını anlamıştım şimdi benim asla tedavi almıyacağımı bildiği için çaresizdi.

"Kızım yapma böyle lütfen. Ani bir öfken sonucu kendine zarar verirsen ne olacak?" Babamın yüzüne baktım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Babam ellerini yanaklarıma getirdi. Yanağımı okşayarak sildi. 

"Hem..." diye devam etti.

"Hem ne?"

"İnsanlar bayılma anında etrafta neler olup bittiğini bilirlermiş hissederlermiş fakat kalkmaya güçleri olmazmış uyandıklarında da ne olup bittiğini hatırlarlarmış."

SONSUZ KAYIPLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin