○7●

88 5 0
                                    

Videonun devamını izleyemeden kamerayı fırlattım. Bağırmaya başladım.

"Lanet olsun!"

"Lanet olsun hepinizden nefret ediyorum! "

Elime geçirdiğim bütün her şeyi fırlatıyordum. Delirmiş gibi. Babam sesi duyunca odaya girdi.

"Kızım noldu?" dedi.

"Bana kızım deme!" Bir şey demeden yanıma yaklaştı. Yanıma yaklaşmasıyla sehpa da duran ikimizin fotoğrafını aynaya fırlattım. Ayna parça parça kırılmıştı. Bir parçasını aldım.

"Yaklaşma bana! Yaklaşma!"

"Noldu kızım bir söylesene?"

"Ne mi oldu? On iki sene. Tam on iki sene kandırmışsın beni! Olan tam da bu!" dedim babam şaşırmış bi halde kaldı.

"Nereden öğrendin sen bunu? "

"Bir önemi var mı?" Hızla hareketlendim kamerayı elime aldım. Kapıdan çıkınca kapıyı kilitledim.

"Eylül aç şu kapıyı!"

"Kime diyorum ben Eylül!"

"Aç şu kapıyı."

Bağırıyordu. Bağırıcaktı tabi. Ben on iki senedir içimde ne çığlıklar atmıştım. Biraz da o bağırsın. Biraz da o..

O kapıya gittim. Hazan Yaprak'ın odasının kapısına. Burası onun odasıydı o gidince babam kilitli tutuyordu bu odayı. Ben beş yaşımdayken onun terk ettiği lanet gece gelip ilk işi bu odayı kilitlemek oldu. Dokuz yaşımdaysa bu kapıyı demir kapıya çevirtti.

O gün aklıma geldi. Dokuz yaşında küçücük bir kız çocuğuydum. Babam gene evde yoktu. Nergiz teyze de alışverişe gitmişti. Kapıyı açmaya çalışmıştım. Açamayınca çakmakla yakmıştım içeriye girmek için. Kapı alev alırken babam geldi bi anda. Ne yapıyorsun sen deyip beni kenara çekti. Ceketiyle alevleri söndürdükten sonra bana baktı. "Sana bu kapıyı bir daha elleme demedim mi ben!" demesiyle yüzüme tokat atması bir olmuştu. Ben şasırmış bi halde elimi yanağıma götürürken babam bana vurduğunun farkına varıp sarılmıştı bana. Ellerim hala yüzümdeydi sarıldığında kulağına bir şey söylemiştim. 'Onun yerine keşke sen gitseydin.' O günden beri hiç ellemedim bu kapıyı. Sadece babam evde yokken kapının önünde geceler boyu ağlamıştım.

Elimle gözümdeki yaşları sildim. "Eylül sakin ol." dedim. Kapıyı açmaya çalıştım. Kapı kolunu zorluyordum ama açılmıyordu. Kapıya tekmelerimi savurdum. Ellerimle kapıya vurmaya çalıştım. Bi önceki günden yaralı elim gene kanamaya başlamıştı. Umrumda değildi. Şuan tek umrumda olan şey şu kapının bir an önce açılması. Tekrar denedim açmak için. Tekrar... Tekrar... Ama açılmadı. Kapının yanına duvara sırtımı dayadım. Yavaş yavaş aşağıya kaydım. Oturdum. Babamın sesi hala geliyordu.

"Eylül..."

"Özür dilerim."

"Ama bilmediğin bir sürü şey var inan bana, lütfen... "

Ağlıyordu ilk defa bir duygusunu belli ediyordu. Endişeliydi korkuyordu ve ağlıyordu. Bilmediğim daha başka ne var ki dedim içimden. Başka ne var ki?

Babamın bodrum katında spor odasında ki alet edevatlar geldi aklıma. Hızla duvardan destek alarak ayağa kalktım. Merdivenlerden koştum, bodrum katına indim. Burası çok kocaman bir yerdi. Kum torbası, koşu bandı, dumbeller...

Aradığım bir kutuydu. Her evde olurdu. Bizde de vardı alet edevat kutusu olması lazımdı. Odada bir o yana bir bu yana koşturuyordum. En son bulamadım deyip odadan çıkarken kapının yanındaki kutuyu gördüm. Hemen eğilip aldım. Aynı hızla merdivenlerden çıkıp o kadının odasının önüne geldim. Alet kutusundan çekiç denen o aleti çıkardım. Kapının yuvasına vurmaya başladım. Açılmıyordu. Açılmadığı yetmezmiş gibi bide ellerim daha çok kanamaya başlamıştı. Yinede pes etmedim. Pes edemezdim.

Orada benim tam on iki senem vardı. Çocukluğum vardı. Annesiz geçen yıllarım vardı. Babasız geçen yıllarım vardı.

"Eylül bırak artık açılmıycak." dedi arkamdan bir ses. Arkamı döndüm. Ergiz. Başka kim olucaktı ki. Siyah adam mı? Sarışın çocuk mu? Yada annem mi? Hah. Hayatımda bir tek Ergiz yanımdaydı. Ama onun da sakladığı şey benim hayatımı çalmıştı. Tüm olanları biliyorken bana anlatmamıştı.

Kapıya geri döndüm. "Açılıcak!" dedim. Yeniden vurmaya başladım.

"Eylül bırak artık bak ellerin kanıyor. Kendine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor."

"Yarayacak!" dedim. "Yaraması lazım!"

"O gece hastaneye yanına geldiğimde küçücüktüm. Küçücüktük Eylül. Daha anne sevgisi tadamadan annen gitmişti. Sen hastane odasında öylece ağlıyordun. 'Annem nerede' dedin bana. O gece söz verdim kendime. Ne pahasına olursa olsun, seni üzecek hiç bir şey yapmıycaktım. Yaptırmıyacaktım. Bunu öğrendiğim de sakladım senden evet. Şuan seni üzdüm evet. Ben aşağılık bi herifin tekiyim evet ama Eylül seni üzmemek içindi. O zaman bunu sana anlatsaydım, daha kötü olucaktı. Her şey inan bana küçüğüm." dedi. "Ve bu kelimeden bıksanda her şey senin iyiliğin içindi." diyerek ekledi.

Arkamı döndüm.

"Annesiz büyümek, her şeyin yalan olması..."

"Her şey sadece benim iyiliğim içindi."

Son cümlemi kurarken gözlerim karardı.Yere yığıldım.

SONSUZ KAYIPLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin