Kir pas içindeki korsan, Prens Seonghwa'nın eline pis bir öpücük kondurdu. Parmaklarının kiri, prensin kol manşetindeki narin beyaz dantele bulaşmıştı.
"Sizinle tanışmak bir şeref, Majesteleri." Sesindeki nazal tını, kendisine Korsan Kral diyen biri için kulağa fazla yumuşak geliyordu. Üstelik burnu da okyanusların en zalim adamı olduğu düşünüldüğünde fazla zarif görünüyordu. "Ne güzel bir broş," Kehribar renkli mücevhere dokunmak için elini Seonghwa'nın boynuna götürürken konuştu. "Gözlerinizi ortaya çıkarıyor." Bir iltifat, tehdit değil, ama Seonghwa kendini tehdit edilmiş hissetti.
Babasının tahtının yanında dimdik dikiliyordu, bu vahşi korsanla paylaştığı havayı solumamak için nefesini tuttu. Sanki korsanlık bulaşıcıymış gibi.
"Kaptan Hongjoong." Kral oturduğu tahttan araya girdi. "Bugün aramıza katılabilmenize çok sevindim."
"Buna hiç şüphem yok." Hongjoong, Seonghwa'dan uzaklaştı ve ağırlığını bir bacağının üstüne verdi, eli kalçasının üzerinde, boş tabanca kılıfının yanındaydı. "Sanıyorum ki beni buraya iyi niyetinizden davet ettiniz, donanma gemilerinizden ikisini güney sahillerinde yakıp kül ettiğim için değil."
Seonghwa babasının çenesinin çıtladığını duydu. Hongjoong'un bu giydiği kömürleşmiş botlarla kaç gemiyi yaktığını merak etti. Taşlarla bezenmiş zeminde ve tahta giden yeşil halıda isli ayak izleri bırakıyorlardı. Merak ettiği bir diğer şey ise Hongjoong'un parmaklarındaki o koca yüzüklerle kaç boğazı sıktığı, ya da o yay biçimli dudakları ve etkileyici gözleriyle kaç kalbi kırdığıydı.
"Bir anlaşma teklif etmek istiyorum." Seonghwa'nın babasının sesindeki gerginliği duymasının tek sebebi, daha minik bir çocukken bunun tehlikeyi işaret ettiğini öğrenmiş olmasıydı. İçgüdüsel olarak tahttan hafifçe uzaklaştı.
Hongjoong yüksek sesli ve alaycı bir kahkaha patlatırken ağırlığını diğer ayağına verdi. "Bir anlaşma teklifi? Benim kazancım ne olacak?" Tırnaklarının içindeki kiri inceledi. "Ben kolayca satın alabileceğiniz bir adam değilimdir." Uyardı.
Babasının çenesinden gelen bir diğer kıtlama sesi Seonghwa'nın istemsizce ürkmesine neden oldu. "Bence ikimiz de kazancını kendinin belirleyeceğini biliyoruz."
Hongjoong kafasını hafifçe geri atıp ikiliyi burnunun ucundan süzdü. "Doğru, Majesteleri." Ünvanı dalga geçer gibi söylemişti, Seonghwa gözlerini kıstı. "Ama ücretim benden neler isteyeceğinize göre değişir."
Kral derin bir nefes aldı, ve Seonghwa kıpırdamamak ya da odadan kaçıp gitmemek için ellerini karnının önünde birleştirdi. "Benim şartlarım, sadece denizde ticari gemilerime geniş bir alan vermekle kalmayıp onları savunman, diğer korsanlıkları caydırmak için ordumla birlikte çalışman ve cephanenizi benim düşmanlarıma karşı kullanman."
Hongjoong karanlık bir ıslık çaldı. "Uzun bir emir, efendim." Dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle başını iki yana salladı. "Bedeli ağır olur."
Seonghwa'nın babası tahtının kollarını kavradı. "Ne istersen."
Tembelce yürürken Hongjoong'un isli botlarının yere sürtme sesi Seonghwa'nın dişlerini kamaştırıyordu. "İlk olarak, ben ve mürettabatım sizin yetkiniz altındaki tüm limanlarda güzel karşılanacağız ve özgür olacağız."
Kralın omuzlarındaki gerginlik biraz olsun gevşedi. "Oldu bil."
Korsanın dudaklarında kurnaz bir gülümseme belirdi. "İkincisi, ne zaman istersem gemimi en kaliteli erzak ve cephane ile dolduracaksınız." Seonghwa'nın babası itiraz edemeden bir elini kaldırdı. "Yılda en fazla dört defa tabii."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pislik ve Kötülük | seongjoong
Fiksi PenggemarHongjoong karanlık bir ıslık çaldı. "Uzun bir emir, efendim." Dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle başını iki yana salladı. "Bedeli ağır olur." Seonghwa'nın babası tahtının kollarını kavradı. "Ne istersen." Hongjoong duraksadı ve Seonghwa'yı süzdü...