~Ⅳ~

70 12 5
                                    

Seonghwa denizdeki ilk iki gününü hastalıktan bitap düşmüş halde geminin arka tarafındaki korkuluklara kıvrılarak geçirdi - "kıç tarafı" diye soğuk bir tavırla düzeltmişti Mingi ilk gün. Kıç tarafı, pruva, lumbar, sancak tarafı; Hiçbir şey yememiş olmasına rağmen midesi ağzına geliyorken bu terimlerin hiçbir manası ve önemi yoktu Seonghwa'nın gözünde.


Ara sıra Hongjoong bir bardak su veya bayat bisküvi getiriyordu ancak Seonghwa'nın midesi hiçbirini almıyordu, yediği ve içtiği her şey girdiği gibi geri çıkıyordu.


Üçüncü gün öğleden sonra sırtüstü yatıp sonsuz mavi gökyüzüne baktı ve tüm bunlardan kaçınmak için ne yapabilirdi diye düşündü. Eğer büyük gözleri ve küçük göğüsleri olan, nazik, yabancı bir prensesle evlenseydi hayatı ne kadar güzel olurdu. Her sabah ayaklarının altında sallanan bir zemin olmadan uyansaydı ve işlerini halletseydi her şey ne kolay olurdu.


Hongjoong'un onun için bıraktığı sudan bir yudum aldı ve bu sefer anında okyanusa geri bırakmak için korkuluklardan sarkması gerekmedi. Mide bulantısı yavaş yavaş azalıyor ve baş dönmesi duruyordu. Yavaşça oturdu ve etrafına baktı.


Mingi, Yeosang'la konuşurken yelkenleri işaret ediyor ve komutlar veriyordu. Her zaman meşgul olan Yunho koşar adımlarla onların yanından geçti. Jongho ve San, yüksek bir güvertenin gölgesinde kalan kıç tarafa yakın bir yere oturmuş, yoğun bir tartışmaya dalmışlardı.


Hongjoong etrafta görünmüyordu. Wooyoung da muhtemelen mutfaktaydı.


Seonghwa titreyen bacaklarının üstünde doğruldu ve kendini desteklemek için üst güvertenin duvarına yaslandı.


"...Bundan hoşlanmayacaklar. Sırtımızda bir hedef tahtası var resmen." diyordu Jongho, Seonghwa onları duyabilecek kadar yaklaştığında.


"Kesinlikle," San katıldı. "Güç kazanmanın da bir bedeli var. Bizdeki pazarlık kozunu ele geçirene kadar peşimizi bırakmayacaklar."


"Ya da öldürene kadar." Jongho ekledi.


Seonghwa olduğu yerde donakaldı. Kimdi onun ölmesini isteyen? Kim peşine takılacaktı? Hangi sebepten?


Jongho onu nefesini toplamak için duvara yaslanırken fark etti. "Bak, San. Tatlı prensimiz artık o kadar solgun görünmüyor."


San onu gözleriyle soydu. "Kaptan mutluluktan havalara uçacak." İfadesiz bir suratla konuştu. "Gel bakalım."


Kaptan köşküne giderken korsanların hiçbiri Seonghwa'nın dengesini sağlamasına yardımcı olmayı teklif etmedi. Dağınık ofise girdiklerinde Hongjoong kafasını büyük bir haritadan kaldırıp onlara baktı. Seonghwa'yı gördüğünde gülümsedi ve yaklaşmasını işaret etti. "Daha iyi hissediyor musun, sevgilim?"


Seonghwa başını salladı ve gemi dalgaların üzerinde sallanırken dengesini korumak için kapı aralığına tutundu. "Daha iyiyim" dedi. "Ama nasıl gemi hiç hareket etmiyormuş gibi rahatça yürüyebiliyorsunuz hiçbir fikrim yok."

Pislik ve Kötülük | seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin