Elimdeki boya fırçasını yavaşça yere bıraktım. Saat epey geç olmuştu ve kimseyi uyandırmak istemiyordum. Nihayet köpek kulübesinin tamamını boyamıştım. Rena benim köpeğimdi ve bu yerleşkeye geldiğimden beri yanımdaydı. Yaklaşık 3 saat sürmüştü ama değmişti. Kolumdaki annemden kalma saatime baktım. Saat neredeyse gece yarısıydı. Fırçaları yıkadım binanın arkasındaki çeşmede ve az kalmış boya kutusunun ağzını güzelce kapatıp poşete koydum. Fırçaların ıslaklığını aldıktan sonra onları da poşete koydum ve ayağa kalktım. Gerçekten çok yorulmuştum.
Sessiz adımlarla ilerlerken ileride bankta oturan Burak'ı gördüm. O da beni gördü ve ayaklanıp yanıma geldi. Burak arkadaşımdı. Uzun zamandır tanıyorduk birbirimizi.
"Hallettin sanırım boyama işini."dedi
"Evet hallettim. Rena'nın artık hepimiz gibi bir evi var."dedim. Burası büyük bir yerleşkeydi ve herkesin odası vardı. Tam 128 kişi vardı ve ikiye bölmüştük. Bir grubun lideri bendim diğer grubun lideri Buraktı.
Şöyle uzaktan baktı kulübeye. "Harbi iyi yapmışım he. Daha doğrusu yapmışız." dedi. Gülümsedim ve ağır ağır yürümeye başladık. Beraber yapmıştık ama onun emeği daha büyüktü.
"Yok be deme öyle. Sen daha çok uğraştın yapımında. Ben sadece boyadım."
"Ayıp etme kendine o kadar. Bana limonata ve peçete getirerek katkı sağladın sen de." dedi. Limonatayı çok severdi. Ben kıkırdamaya başlayınca o da güldü. Beraber bir şey demeden binanın kapısına kadar yürüdük. Kapıya gelince kartını okuttu ve bana öncelik verdi. İçeriye girdikten sonra asansöre bindik. İkimiz de 2.kattaydık. Toplam 3 kat vardı.
"Sen neden uyumadın ki bu saate kadar?" diye sordum sessizliğe son vererek. Uykuyu çok severdi.
"Bilmem." dedi sakince ve ekledi "Aslında senin boya işini bitirmeni bekledim. İçim rahat etmedi. Gece vakti nasıl olsa."
Ne demek istediğini anlamıştım. Geçmişte başımıza kötü şeyler gelmişti. Bu sebeple saat akşam 11'den sonra bina kapısı kilitleniyordu ve sadece benim kartım ve Burak'ın kartı kapıyı açabiliyordu.
"Haklısın." dedim ve odalarımıza doğru yürümeye başladık. Benim odam 36 numaralı odaydı onun odası 22 numaraydı. Onun odasının önüne gelince iyi geceler dedi ve odasına yöneldi. Tam o esnada bir şey oldu.
Uzaktan bir kız bize seslendi ve telaşla yanımıza geldi. Benim grubumdan bir kızdı. "Yardım etmeniz lazım." dedi kız.
"Ne oldu?"
"Arkadaşım Gamze'yi bulamıyorum. Tüm binayı aradım ama bulamadım. Hiçbir yerde yok."
"Tamam önce sakin olalım Melis. En son ne zaman gördün onu?"dedim.
"Yarım saat önce birlikteydik. Uyumak için odalarımıza döndük. Uyku tutmadı ve yanına gitmek istedim ama odasında yoktu." dedi.
"Sen nasıl onun odasına girdin ki?" dedim. Her odanın kendi anahtarı vardı.
"Kapı kilitli değildi ki." dedi hızlıca. Hiç inanmamıştım çünkü Gamze de benim grubumdaydı ve her zaman kapısını kilitlerdi, diğer herkes gibi.
"Peki o zaman. Madem öyle kameralara bakalım. Sonuçta üçüncü kattasınız aşağı atlamadıysa kapıdan çıkmıştır." dedi Burak. Kafamı salladım ve beraber ilerlemeye başladık. Güvenlik odası zemin kattaydı ve sadece Burak ile ben girebiliyorduk.
Odanın önüne geldiğimizde Burak kartını okuttu ve girdik içeri. Derhal bilgisayarın önüne geçti ve açtı. Tam şifresini girecekken Melis'in yüzüne baktım ve anlayıp kafasını başka yere çevirdi. Burak şifreyi girdikten sonra incelemeye başladı.
YOU ARE READING
Feda
Teen FictionBir bina, yüz yirmi sekiz kişi ve sayısız düşman. Yöneticiler ve onların yönetiminde yaşayanlar... "Biz aslında bizim hiçbir zaman anlayıp bilemeyeceğimiz bir amaç uğruna feda edildik." 04.07.2024