Saat sabah beşti. Gökyüzü henüz yeni aydınlanıyordu. Yerleşkenin arka tarafındaydım ve kitap okuyordum. Bir yandan da mamasını yiyen Rena'nın kafasını okşuyordum. Son günlerde pek ilgilenememiştim onunla.
Adsız Ülke adında bir kitap okuyordum. Henüz başlarındaydım ama fena değildi. Kitabı okumaya devam ederken telefonuma bildirim geldi. Kitabı kapatıp telefonu elime aldım.
Burak: Günaydın. Neredesin?
Seda: Günaydın. Arka taraftayım. Spor salonunun yanındaki koltuklarda oturuyorum.
Burak: Tamamdır.
Telefonu kapattım. Birkaç dakika sonra yanıma geldi.
"Günaydın, erkencisin baya?" dedi.
"Asıl sana sormalı, sen niye erkencisin?" dedim.
Güldü.
"Bilmem, uyandım bir anda. Senin de uyanık olduğunu düşündüm. Yanına geleyim dedim."
"İyi demişsin. Bu saatlerde uyanıp bir şeyler yapmayı seviyorum. Terapi gibi."
"Öyle tabi. Dünden beri düşüncelisin baya. Bir sorun yok değil mi?" dedi.
Haklıydı. Dünden beri zihnimde 'Acaba Samet kendi yerine kimi bıraktı burada? Acaba aramızda hala birilerini boğacak biri mi geziyor?' sorularıyla boğuşuyordum.
"Yoo, sadece şu son günlerde başımıza gelenler garipti. Sanırım o yüzden." diye geçiştirdim.
Normalde Burak ile birbirimize söz vermiştik, aramızda hiçbir zaman sır olmayacak ve yaşadığımız her şeyi birbirimize anlatacağız diye. Ama bu sefer anlatmayacaktım. Belli etmese de lider olduğu için çok baskı altında kalıyordu, kendini huzursuz hissediyordu ve olay tam anlamıyla çözülmeyene kadar uyumuyordu.
Henüz yeni kapatmıştık bu konuyu. Nihayet kafası az da olsa sakinleşmişti. Şimdi ona 'Aramızda hala biri var, Samet'in varisi içimizde." diyemezdim.
"Peki, öyle olsun. Dün görüşmedin ama Kenan Bey gelmişti." dedi.
Kalbim hızlandı. Kenan Bey yöneticilerden biriydi. En sevmediğim değildi ama onu da sevmiyordum.
"Gitti mi peki?" diye sordum.
"Evet ama öğlen yine gelecek. Seni de bekliyorum. Biliyorum pek sevmiyorsun ama yapacak bir şey yok."
Kafamı salladım ve kitabıma döndüm. Bu gerçekten canımı sıkmıştı.
***
Saat öğlen 1'e geliyordu. Kahvaltıdan sonra giyinmiştim ve Burak'ın çalışma odasına gitmiştim. Burak'ı tek lider olduğu için sadece ona çalışma odası verilmişti. Yöneticiler geldiğinde hep orada ağırlardık. Hoş herkesin odasında çalışma masası vardı.
İkimizde çıt çıkarmadan oturuyorduk. Burak önündeki sayfalara bakıyordu ben ise önümdeki sehpaya.
Derken bir anda kapı açıldı. Kapıyı tıklatmadığı için irkilmiştim. Gelen Kenan'dı. Burak ayağa kalkıp Kenan Bey'in elini sıktı. Her zamanki gibi gülümsüyordu.
"Merhaba gençler. Oturun bakalım."
"Hoşgeldiniz Kenan Bey. Gece iyi uyudunuz mu?"
"Uyudum Burak. Ancak kafama takılan bir kaç tane soru vardı, geç uyudum." dedi ve bana baktı. Hayır lütfen öğrenmiş olmasın.
"Hayrolsun Kenan Bey? Sorun nedir?"
"Sorun şu ki Burak, Samet ile sorgudayken bana Seda'nın grubundayım dedi. İlk başta anlamadım ama anlattığına göre yerleşkeyi ikiye bölmüşsünüz. Seda'yı da lider yapmışsın." Kafamı öne eğdim. Sebepsiz yere utanıyordum. Bir şey söyleyip kendimi savunmayı isterdim ama neden savunacaktım ki? Kötü bir şey yapmamıştım.
YOU ARE READING
Feda
Teen FictionBir bina, yüz yirmi sekiz kişi ve sayısız düşman. Yöneticiler ve onların yönetiminde yaşayanlar... "Biz aslında bizim hiçbir zaman anlayıp bilemeyeceğimiz bir amaç uğruna feda edildik." 04.07.2024