16

707 70 24
                                    

Gördüğü aynı kabus yüzünden yine gözleri hızla açılırken nefes nefese sağına soluna bakındı. Bir süre gerçek mi rüya mı olduğunu algılayamıyordu. Bir kaç gündür  böyle aniden uyanmasını sağlayan ise gördüğü yalnızlığıydı. Uzun zamandır böyle hissetmemişti ama aniden gelen yalnızlık hissi yüzünden sekerek uyanıyordu. Oysa yalnızlık ona hiç zor gelmezdi.

Yine odasında olmanın rahatlığı ile derin nefesler alarak yatağından çıktı. Alıştığından üstünde de durmadı. Okula da gitmeyip evde pineklediği için her şeyden geri kalmıştı. Ama umrunda değildi. Ne birisini görmek ne de konuşmak istiyordu. Düştüğü bu bunalım ilk kez onu perişan etmişti.

Gitmeyecek olsa da arkadaşına seslenmek istedi. Onun da kendisini merak ettiğini biliyordu. Üstündeki halsizlik ve odaya kapanma durumu yüzünden üzüldüğünü biliyordu. Ama dışarı çıktığında karşılaştığı sessizlik ile "Can kalkmadın mı daha?" Diye bağırdı. Normalde ondan önce uyanır, mutlaka kahvaltı masasında olurdu.

Hafif gelen mide bulantısı ile zorlansa da odasına doğru ilerledi. Sanki dış dünya ile bağı tamamen kopmuş gibiydi. Çağından ayrıldıktan sonra eve girip bir daha çıkmadı. Çıkacak hali yoktu. Canının acısı nefes aldırmazken en güzeli odasında saklanmaktı. Belki de duyduklarını bu şekilde sindirmeye çalışıyordu.

Onun odasının kapısını çalacağı sırada dış kapının sesini duyup uykulu gözlerle o tarafa döndü. Sabahın köründe Can dışarı çıkmazdı. Bir kaç saniye sonra içeri giren oğlanı gördüğünde ise şaşkınca içeri girmesini izledi.

"Uyandın mı sonunda. Nasıl oldun iyi misin?"

Can asık suratı ile kapıyı kapatırken Oğuz şaşkın şaşkın başını salladı. Zaman algısını da kaybediyordu sanki.

"İyiyim de hayırdır sabah sabah. Nereye gittin?" Diye sordu.

"Aynen kardeşim sabah tabii. Akşam oluyor okuldan geldim. Sabah seni görünce rahatsız etmedim uyu diye. Gece mal gibi ayakta geziyorsun duyuyorum"

Can söylene söylene mutfağa ilerlerken Oğuz afallayarak dışarı doğru baktı. Akşama gelen vakti sabahın körü sanmıştı. Gerçekten iyi değildi. Arkadaşı elindeki poşeti masaya koyarken bile gözü üstündeydi.

"Börek aldım gelirken seviyorsun diye. Çayla yeriz. Eğer itiraz edersen kafanı kırarım Oğuz"

Can ona söylenirken Oğuz itiraz etmeden koltuğa ilerledi. Zaten ayakta duracak hali de yoktu. Ne dersler ne de başka bir şeyi düşünmüyordu. Sanki salmış gibiydi. Aklına gelen adam yüzünden sürekli nefesi kesilirken başka şeyi de düşünemiyordu.

Boş midesi ile koltuğa geçtiğinde sırt üstü uzandı. Gözleri tavanı turlarken yine aklına onun yüzü ve sözleri geldi. Düşündükçe göğsü sıkışıyor ve sıkıştıkça canı acıyordu. Duyduklarını hazmetmek zordu. Defalarca beyninde aynı sözler dönüp duruyor ve engel bile olamıyordu.

"Ben senin işi hallettim. Bir kaç gün daha gitme okula. Ama kötü olursan doktora gideriz Oğuz"

Arkadaşı hem çayı koyup hem konuşurken Oğuz derince solumaya çalıştı. Hayatı boyunca hiç bu kadar kötü olduğunu hatırlamıyordu. Gördüğü kabusları ise onu daha beter yapmıştı. Oysa hep yalnız olduğunu bilirdi. Bu yüzden de kendi başına uğraşıp didiniyordu ama Çağın gittikten sonra sanki farkındalığı artmıştı.

Can sonunda işini bitirip yanına geldiğinde tekli koltuğa oturdu. Gözü yine üstündeydi. O gece aniden çıkıp eve döndüğü için biraz anlatmak zorunda kalmıştı. Onun da sinirli olduğu biliyordu ama kime karşı olduğu tartışılırdı.

İNATÇI AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin