2. Kül

8 2 0
                                    

-2. BÖLÜM: KÜL-

Bölüm Şarkısı: Artık Bir Manyağın Var, BATU AKDENİZ

💚

Aşk bir ateşti. Öyle büyük bir ateşti ki hem de yalnızca aşıkları değil etrafındakileri de yakardı. Bazen o ateş iki kişinin sevgisiyle harlanırdı. Bazense tek bir kişinin sevgisi tüm dünyayı yakıp yok etmeye yeterdi. Fakat her ateş eninde sonunda sönüp yok olmaya mahkumdu. Ve ateş ne kadar büyük olursa olsun ne kadar yakarsa yaksın, geriye kalan tek şey bir avuç külden ibaret olurdu.

Benim ateşim tek kişilikti. Alevlerimin arasında yalnız başıma yanıyordum aylardır. Bu durumdan bir gün bile şikayet etmemiştim. Çünkü zaten ateşimi seviyordum. İnsan sevdikleri ne kadar canını yaksa da affederdi hep. Gözlerini kapatır, kulaklarını sağır kılardı. İnsanoğlu böyleydi. Sevdikleri için kendini ateşlerde yakardı.

Boş koridorda ses çıkarmamaya özen göstererek ilerliyordum. Mesajı atalı daha yirmi dakika olmamıştı. Fakat hala daha orada olup olmadığından şüpheliydim. Neden çağırdığına dair hiçbir fikrim yoktu. Ve tabi ki anonim olarak gitmiyordum. Ekim olarak orada olacaktım. Bu olayı hemen patlatmak gibi bir niyetim hiç yoktu. Bu yüzden dikkatli davranmaya özen gösteriyordum. Onu orada görürsem söyleyeceğim yalanları bile planlamıştım.

Spor salonun çift taraflı kapısını yavaşça araladığımda önce başımı uzatıp içeri de biri olup olmadığına baktım. Görünen o ki kimse yoktu. Kaşlarımı çatarak yavaşça içeriye girdiğimde bunun Rüzgar tarafından anonime düzenlenmiş bir şaka olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Futbol sahasının ortasına doğru geldiğimde kale direğinin yanında oturmuş birini gördüm. Başına kapüşonunu geçirmiş başını öne eğmişti. Şaşkınlıkla etrafıma baktığımda başka kimsenin olmadığını gördüm. Biraz daha dikkatli baktığımda bu kişinin Rüzgar olduğunu fark etmemle kalbim hızlandı. İstemsizce ona doğru birkaç adım attığımda "Ne istiyorsun Ekim?" demesiyle duraksadım. Sesi öylesine uzak ve mesafeliydi ki spor salonunda soğuk bir rüzgarın estiğini hisseder gibi oldum. "İyi misin?" diye sordum temkinli bir şekilde. Herhangi bir şekilde aramızda gerilme olmasını istemediğim için bir adım geri de durmak daha mantıklı geliyordu.

Alaycı bir şekilde gülüp başını kaldırdığında kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Sence?" dedi tekrar aynı ses tonuyla. Dudağının kenarından ve kaşından kan akıyordu. Elmacık kemikleri kızarmıştı. Elini kaldırıp kapüşonunu çıkardı. Ellerinde de kan vardı. Onun bu haline içim gitti fakat dışımdan hiçbir şey yapamadım.

"Revire niye gitmedin?" dedim olabildiğince mesafeli çıkan sesimle. "Bir zeki sensin çünkü." dedi karşılık olarak. "Bunu yapanlar ceza alacak o zaman." diyerek yüzünü gösterdiğinde "Ee." dedim umursamazca. Ona bunu yapanların ceza almaması neden umurundaydı ki? "Biricik Melih'imizi okuldan attırmalı mıyım?" dediğinde "Bunu sana Melih mi yaptı?" diye bağırdım şaşkınlıkla.

"Git Ekim." dedi yalnızca.

"Ama-"

"Neden geldin bilmiyorum." Sağ elini kaldırıp burun kemerini sıktı. "Ama git. Birini bekliyorum."

"Peki." dedim ellerimi teslim olur gibi kaldırırken. Olabildiğince yapmacık bir şekilde gülümsemeyle beraber "Sana iyi eğlenceler." dedim. Bu halime yüzünü buruştururken karşılık vermedi.

Arkamı dönüp hiçbir şey olmamış gibi uzaklaşırken benden şüphelenmemesi için içeriye girerken köşeye attığım mavi bilekliğimi yeni bulmuş gibi yaparak yerden aldım. Havaya kaldırıp bilekliğime bakarken karşımdaki cam kapının yansımasından bana baktığını görebiliyordum. "Aynısının yeşilini görürsen haber ver." dedim omzumun üzerinden. "İkisi de buralarda düşmüş." Yüzümü buruşturdum. "Ya da boş ver senden iyilik beklenmez." dediğimde daha fazla beklemeden spor salonundan çıktım.

Kapıdan çıkar çıkmaz yüzümdeki maske yere düşüp kırıldı. Kalbim delicesine artarken biraz ilerdeki soyunma odasına girip kapıyı arkadan kilitledim. Karşımdaki çeşmeye doğru ilerken bedenimi hissedemiyordum. Suyu avuçlarıma doldurmak için ellerimi kaldırdığımda titreyen parmaklarımı gördüm. Ne zaman bir şeyler yaşasam bunlar oluyordu. Ellerim titriyor nefes alamayacak kadar kendimi boğulmuş hissediyordum.

Çeşmeden akan duyu yüzüme çarptığımda içimden kendi kendime küfürler ediyordum. Çok aptaldım. Ona aşık olmakla bu hayattaki en büyük aptallığımı yapmıştım. Fakat o... Oydu işte. O gözümde o kadar mükemmeldi ki ne yaparsa yapsın öyle de kalacaktı.

"Ekim." Olduğum yerde titrediğimde arkamdakinin alayla güldüğünü işittim. "Burada ne yapıyorsun?" Arkama dönüp baktığımda sınıftan Sare ile göz göze geldim. "Sana mı soracağım nerede ne yapacağımı?" dedim sertçe. Sare, Açelya'nın en yakın arkadaşıydı. Tabi yakınlıkları sorgulanır cinstendi. Çünkü ikisi de fırsatlarını buldukları an birbirlerinin arkasından demediklerini bırakmıyorlardı. Birbirlerini bir kaşık suda boğmak istediklerine emindim. "Aaa... Tabi ki Ekim Yıldız'a hesap soramam." dediğinde bu sefer göz devirme sırası bendeydi. "Ne istiyorsun Sare?" dedim tahammülsüzce. "Karın ağrını merak ediyorum."

"Hakan sana mesaj atıyormuş." dediğinde kaşlarım umursamazca havaya kalktı. Karın ağrısı belliydi. Hakan. Onun dışında bir konu düşünülemezdi zaten. Lisenin ilk yılından beri ona aşıktı. Defalarca kez sevgili olup her seferinde Hakan'ın bitirmesiyle biten bir ilişkileri vardı. Kısır döngüye girmiş toksik bir ilişkiydi. "Eee Sare?" dedim kollarımı birbirine sararken. "Engelle falan diyeceksen. Mesajlarına bakmıyorum bile. Haberin olsun." dediğimde Sare başını iki yana salladı. "Onu kabul et."

"Ne?" dedim sessizce. "Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye sorduğumda başını olumlu anlamda salladı. "Onda bir şey var Ekim. Açelya ve Rüzgar'a dair." dediğinde bedenimdeki tüm hücrelerin gerildiğini hissettim. "Bunu sana uzun zamandır söylemek istiyordum fakat fırsatını bulamamıştım." Duraksadı. "Ve beklediğim fırsat ayağıma geldi."

"Neden sana inanayım?" dedim zorlukla.

"Çünkü aynı saftayız." dedi histerik bir şekilde gülümseyerek. "Hem Rüzgar'ı hem de Açelya'yı mahvedebiliriz Ekim." dediğine beni ikna etmeye çalıştığı her halinden belliydi. "İkisinden de ne kadar nefret ettiğini biliyorum."

"Sare..." dedim yüzümü buruşturarak. "Bu konuşma geçmemiş gibi davranalım." Hiçbir şey hissedemeyecek kadar donuktum. Beynim yeni bilgileri algılamamaya yemin etmiş gibiydi. "Hemen cevap vermek zorunda değilsin. Ne zaman istersen benimle konuş." derken kilitli kapının kilidini açtı. "Emin ol Ekim. Rüzgar hakkında öğreneceklerine şaşıracaksın." diyerek kapıdan çıktı.

Ben Sare'nin arkasından öylece bakarken telefonum yalnızca bir kez titredi. Cebimdeki telefonu titreyen parmaklarımla zorlukla çıkarıp ekranı açtım.

Ev: Gelmedin

Parmaklarımı hızlıca hareket ettirdim.

Siz: üzgünüm daha çok erken

💚

merabaa 

nasılsınızz 

bugün o kadar aksilikler yaşadım ki internet wattpadi açmadı falan

nedenini asla anlayamadım hatta arkadaşımla saatlerce uğraştık 

ama sonunda yine kendi kendine düzeldi 

sizde böyle sorunlar yaşadınız mıı

neysee 

umarım bölümü beğenmişsinizdir 

bol bol yorum yapın lütfen 

kendinize iyi bakın güzel ruhlu insanlar 

cokca kalp

EVİM SENİN KALBİNDE || TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin