LÜTFEN OKUYORSANIZ YORUM ATMAYI VE YILDIZA BASMAYI UNUTMAYIN★★★
♪♪♪→The living Tombstone-My ordinary life
keyifli okumalar dilerim★★★★★★★★★
&&
Bu kadar çabuk olmasını beklemezdim. Diğerleriyle birlikte hemen oradan ayrılıp stellanın evine geri döndük. Oturup bu konuyu konuşmamız gerekiyordu.
"Bu hiç iyi olmadı Diana hemde hiç." Farkındayım Peter. Herkes bir yana dağılmış durumdayız ve ben ne yapacağımızı bilmiyorum. Kafam sanki o kadar boş ki ne düşünsem hangi soruna kafa patlatsam bilemiyorum.
"Tamam sakin oluyoruz. Sen olduğunu bilmiyorlar bu bizim açımızdan iyi bir haber." Tabi ne kadar iyi olabilirse.
"Bir kişi biliyor aslında." Birden tüm suratlar bana dönünce sorgu altında hissettim.
"Kim?" Söylemekle söylememek arasındayım ama artık lafa başladım hem de onların bilmesinden sorun olmaz sonuçta bu yolda beraberiz birbirimizden bir sır saklamanızı gerektirecek bir durum yok.
"Kralın oğlu Drake." Sesim kedi gibi çıkmıştı resmen. Çoğunun kaşları hayretle havaya kalkarken James hemen söze atladı.
" Bu Drake seni kaçıran kişi mi? Yoksa yanlış mı düşünüyorum?" İki sorusunu da başımı sallayarak onayladım. Onu onayladıktan sonra sinirle elini burun kemerine koyup burun kemerini sıktı. Ben mi dedim gel beni tanı kaçır diye?
"Peki dans ettiği kişinin sen olduğunu bildiği halde neden kimseye hiçbir şey söylemedi?"
"Bilmiyorum."
Bu konu hakkında belirli teorilerim yoktu doğrusu ya söylediklerinde haklıydı ya da büyük bir sinsilik peşindeydi tâbi hangi ihtimal doğru bunu bilemiyorum. Bir süre daha bu konu hakkında kafa patlattıktan sonra en sonunda Drake sorununu bir kenara bırakmaya karar vermiştik. Eğer bir sorun çıkartırsa onu ortadan kaldıracak ya da sorun çıkarmaz ise kendi haline bırakacaktık ve umudum sorun çıkartmaz yönündeydi. Bir süre daha konuşup odalara dağıldığımızda kafamın içindeki bütün düşünceleri görmezden gelip-tabi bu çok zor olsa da- kendimi uykunun kollarına attım.
&&
Sabah gözlerimi açtığımda ilk yaptığım şey etrafa boş boş bakmak olmuştu çünkü hala yerimi yadırgıyordum. Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Rutin işlerimi halledip çıkmak üzereyken gözüm aynaya takıldı. Yüzüm düşünmekten resmen çökmüş durumdaydı. Göz altlarımda hafiften morarmalar baş gösteriyordu. Resmen bir kaç hafta içinde çöktüğümü düşünüyorum. Aynadaki yansımamı seyretmeyi bırakıp odaya geçtim. Üzerime rahat birşeyler giydikten sonra aşağıya inmek için merdivenlere yöneldiğim de karşıdan çıkan Evan ile karşılaştım.
"Günaydın Evan"
"Günaydın." Kendisi ekip içinde en yapılı olup ayrıca en soğuk olanımızdı. Şuan ne kadar konuştuğumuzu düşününce bir elin parmağını geçmezdi. Kendini çoğu kişiden soyutlayıp kendi halinde takılırdı. Sadece önemli konuşma anlarında fikrini belirtirdi. Beni düşüncelerimin içinden çıkaran Evan'ın sesi oldu.
"Gelmiyor musun? Suratıma dalıp gittin." Ah ne kadar da aptalım çocuğun suratına bakarak onun hakkında düşünüyormuşum birde.
"Dalmışım yani suratına değil beni yanlış anlama yani ben sen çıkınca bir an aklıma başka şeyler geldiğinden suratına baka kal-"
"Nefes al Diana bir şey ima etmiyorum. Hadi aşağıya inelim." Büyük rezil olmuştum. Ah ben benimle ne yapacağım yaa. Evanla birlikte aşağıya indiğimde çoğu kişi uyanmış masanın başında kahvaltı ediyorlardı. Stellaya bizimle bu kadar ilgilendiği için teşekkür ettikten sonra bende masaya geçtim. Herkese günaydın dedikten sonra aynı yanıtı alıp kahvaltıma başladım. Sessiz sakin geçen bir kahvaltıydı kiara hızla içeriye dalana kadar. Hemen ayağa kalkıp yanına gittim. Nefes nefeseydi. Onu bu hala neyin getirdiğini merak ettiğim için hemen konuşmaya başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/351562436-288-k188394.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pusula -Kuzey Krallığı
Ficción GeneralÇalınan bir krallık savaşın gölgesine düştü. Krallığına zaferi getirmek isteyen bir prenses ve krallığı zorla ele geçirmiş bir kral arasındaki büyük savaş. Tüm dengelerin değişmesini sağlayan biri. İntikam peşinde bir prenses. Gözü kara bir şövalye...