Tunç beyaz mutfak önlüğünü giyer giymez ocak başına geçmişti. Bir yandan tavayı durmadan savuruyor bir yandan da kaslı kollarına bakıyordu. Tam anlamıyla her anında kendine hayran kalan bir adamdı... Maysa'nın mutfağa girişiyle koşup sandalyeyi çekerek oturmasına yardım etti.
"Sabah şerifleriniz hayır olsun leydi hazretleri."
Maysa nezaketin beraberinde getirdiği şımartılma duygusuyla kıpırdandı. Hemen ardından Tunç yeni pişen sıcak kreplerin üzerine çikolata sürmeye başladı. Küçük parçalar halinde doğradığı meyveleri de üzerine serpiştirdi. Bugün kahvaltı son derece iştah açıcı görünmüştü. Hevesle herkesin tabağına sunum yaptıktan sonra oturdu.
"Ta ta! Nasıl olmuş krepler?!"
"Mis gibi!"
"İyi..."
"Talya nerede?"
"Gelir şim-"
Daha sözünü tamamlamadan Talya süzülerek içeri gelmişti. Kıpkırmızı bir elbisenin içinde güzelliği kendini gösteriyordu. Dizlerine kadar uzanan pileli eteği her adımında dans edercesine sallanıyor, kabarık kolları omuz detaylarına bi' hareket katıyordu. Kendi etrafında heyecanla dönüp "Nasıl olmuş?" dercesine baktı. Maysa iki elini çenesinin altında birleştirip hemen atıldı.
"Harika! Harikasın!"
Tunç pırıldayan gözleriyle ona bir kez daha bakıp başını sevecenlikle yana eğdi.
"Çok güzelsin."
Fuat neler olup bittiğini fark etmemişti bile. Elleriyle sıkıca kavradığı korku romanına dalmıştı. Kasvetli bir havada siyah ceketini giymiş sokak sokak dolanıyordu. Derken etrafa hakim olan dumanla birlikte ardı arkası kesilmeyen bir öksürük krizine yakalandı. Her adımında kalın kabuklu böceklere basıyor onlar ezildikçe kütikülün kırılma sesi kulaklarını dolduruyordu. Ürpererek ayaklarını sandalyede topladı.
"Şş aramıza dööön!"
Kitabın verdiği stresi Tunç kalın sesiyle ikiye katlamıştı.
"Niye böğürüyorsun?"
"Kız iki saattir bekliyor..."
Fuat kesik bir bakış attıktan sonra tabağına yöneldi. Çatalıyla oynarken belli belirsiz mırıldandı. "Kırmızı renkten nefret ederim! Kan rengi." Sözlerinin hemen ardından burun kıvırarak beğenmediğini belli etti.
"Sen ona alınma. Yaşlandıkça huysuzlaşıyor. Gel yanımıza."
Talya fark ettirmeden elbisesinin rengini sorguladı. Fuat tarafından onaylanmamak hevesini bariz bir şekilde kırmıştı. Bükülen dudakları Maysa'nın uzattığı zeytinle aralandı. Kendi eliyle yedirmek onun sık sık yaptığı bir sevgi gösterisiydi... İştahla bitirilen kahvaltı sofrası hep bir elden kısa zamanda toplandı. Salona geçerken Tunç Fuat'ın karnına hafifçe vurdu.
"Tek öğünde göbeğin çıkmış. Hacmin artmış hahahh!"
"Ne göbeği? Türk kası bu!"
Tunç alaycı gülüşüyle yanından hızla geçip kendini koltuğa bıraktı.
"Oooğ! Dünya varmış!"
"Düzgün otursana! Eşyalar emanet diyorum oğlum!"
Talya kağıda yazdıkları bitince Fuat'a elinin tersiyle uzattı.
"Benimle oyun oyna. Sıkıldım."
Aslında ona olan kırgınlığını kendince bu yolla geçirebileceğini sanıyordu. Asla özür dilemeyecekti, biliyordu. Telafisi çuvallayan hatalar hep o hatadan daha fazla can yakıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN - RAFLARDA
Non-FictionBir çizgi çizdim Ellerimdeki tebeşir tozunu soluyorum Bir çember çizdim İçindekilerle arkadaş oluyorum