İnananlar Ve İnkar Edenler

17 8 2
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beğeni ve Yorumlarınız benim için önemli

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beğeni ve Yorumlarınız benim için önemli.

Yazım yanlışları ve kurguda oluşmuş hatalar için beni mutlaka uyarın.

Sevgilerle...

***

Brice, Kevin'in peşinden giderken, koridorların soğuk ve kasvetli havasını hissetti. Okulun eski yapısı, sanki geçmişten kalma karanlık bir sırrı fısıldıyor gibiydi. Adımları yankılanarak boş koridorlarda ilerlerken, Brice'ın zihni, büyükbabasının kim olduğuna dair sorularla dolup taşıyordu. Kevin, okulun tarihinden ve binanın köhne odalarından bahsederken, Brice'ın dikkati sürekli dağınık ve büyükbabasının geçmişine odaklanmıştı. Öyle ki, sertçe omuzuna çarparak giden zorba çocuğa kadar derin düşüncelerin esiri olmuştu.

"Önüne baksan iyi edersin, yeni çocuk!"

"Ve bu da, okul takımı kaptanı William," Dedi ve başını salladı. "Her ne yaparsan yap, sakın onlara bulaşma! Koç ve öğretmenler onları kollar seni değil."

Bu çok açık bir uyarıydı. Aklı başında kim olsa bu uyarıyı dikkate alırdı. Fakat Brice gibiler için durum biraz karışıktır.

"Peki ya o bana bulaşırsa?"

"Şey... bu durum sonucu değiştirmez. Her hâlükârda o kazanır."

Okulu gezdikten sonra, Kevin onu okulun arka bahçesine götürdü. Burada, diğer öğrencilerden uzak bir köşede, eski bir heykel duruyordu. Heykel, kasabanın kurucusuna aitmiş gibi görünse de, üzerinde herhangi bir yazı ya da bilgi bulunmuyordu. Fakat heykelin kaide kısmında bir hançer ve bir bıçak sembolü vardı. Kevin, heykelin yanına oturarak Brice'a bakmaya başladı.

"Büyükbabanın kim olduğunu gerçekten bilmiyor musun?" diye sordu Kevin, gözlerini Brice'ın gözlerine dikerek. Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

"Hayır, sadece onun bu kasabada yıllardır yalnız yaşadığı dışında, hakkında çok az şey biliyorum. Babam bana pek bir şey anlatmadı," dedi Brice, dürüstçe.

Kevin, derin bir nefes aldı ve Brice'a yaklaşarak fısıldamaya başladı. "Senin büyükbaban, bu kasabanın en büyük sırrını saklayan kişiydi. Onun hakkında pek çok efsane dolaşıyor. Kimisi, onun bir tür büyücü olduğunu, kimisi ise karanlık güçlerle bağlantısı olduğunu söylüyor."

"ha ha ha güzel şakaydı dostum. Yeni çocuğu kandırdın," diyerek kahkahalar eşliğinde alkış tutturdu. Kevin ise istifini bozmayınca, "aman tanrım sen ciddisin!" dedi dehşete kapılarak.

"Brice, duyduklarına inanmakta zorlanıyordu. Bu tür hikayeler, onun için gerçek dışı ve ürkütücü geliyordu. Ancak, Kevin'in yüzündeki ciddiyet, bu hikayelerin kasaba halkı için ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu.

"Bunlar sadece efsane, değil mi?" diye sordu Brice, sesindeki tereddütü gizleyemeyerek.

Kevin, başını salladı. "Bilmiyorum. Ama bu kasabanın insanları, büyükbabanın onlara korku ve saygı uyandıran biri olduğunu düşünüyor. Bu yüzden senden korkuyorlar. Onun mirasını taşıyor olmandan korkuyorlar."

"Ne mirası, evimdeki mahzende insanları zincire vurmuyorum ya!" diyerek kinayeli bir cevap verdi.

"Sen yapmıyor olabilirsin ama büyükbaban için aynını söyleyemem,"

"Sen benimle kafa buluyor olmalısın."

Kevin konuyu daha fazla uzatmadı ve okulun kalanını gezmeye devam ettiler. Brice ise soru sormadan sessizce dinledi.

Brice, büyükbabasının kim olduğuna dair sorularının cevabını bulamadan, içindeki merak ve korkuyla eve döndü. Gece olunca, büyükbabasının odasına girip onun eski eşyalarını karıştırmaya karar vermişti fakat eve adımını attığında gözlerine inanamadı. Tozlu kitaplar, eski mektuplar ve bir zamanlar büyükbabasına ait olan eşyaların hepsi ortadan kaybolmuştu. Brice, şömineye yaklaştı ve gözleri dün gördüğü eski fotoğrafları aradı ama hiçbiri yoktu. Kitaplıktaki deri ciltli eski kitap ve defterlerden geriye hiçbir şey kalmamıştı. Yerinde ise şık bir vazo ve birkaç plastik bitki yer alıyordu. Büyükbabasının kendi el yazısıyla yazdığı ve içeriği, Brice'ın kafasındaki soruların bazılarına ışık tutacak her şey yok olup gitmişti.

"Eşyalar nerde?" diye sordu annesine.

"Eski eşyaları mı soruyorsun? Hepsini çöpe attım. Kullanılacak bir şey yoktu," diye yanıtladı.

Belki de, büyükbabasının karanlık ve gizemli dünyasına adım atmasını sağlayacak tüm ipuçları girmişti. Büyükbabasının kasabayla ve onun karanlık sırlarıyla olan bağlantıları gün yüzüne çıkaracak tek belgeler onlardı. Brice, bu kasabanın sırlarını çözmek için büyükbabasının izinden gitmeye karar verdi. Ancak, bu yolculuk, onun için tehlikeli ve korku dolu bir macera olacaktı. Gerçekleri öğrenecekti. Er yada geç...

Brice tek kelime daha etmeden hemen odasına çıktı ve odasıda tepeden tırnağa temizlenmişti. Ne penceredeki tuz tanesi ne de duvarda pençe izi. Hiçbiri yoktu. Dün gece kendi gözleriyle görmeseydi başka bir odaya geldiğini düşünürdü. Annesi, ondan bir şeyler gizliyordu.

Brice, bu kasabanın karanlık sırlarını çözmek için cesaretini toplamalı ve büyükbabasının bıraktığı mirası anlamalıydı.

Bu miras, onun için bir lanet mi yoksa bir kurtuluş mu olacaktı, bunu zaman gösterecekti.

*** 

Bölümü nasıl buldunuz?

Gelecek bölümle ilgili tahminlerinizi benimle paylaşabilirsiniz, bakalım kimlerin teorileri tutacak...

Takipte kalın, sevgilerle...

KARANLIKTAKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin