Bölüm 3: "Kırılıyorum"
Birini sevdiğiniz zaman o kişiyi olduğu gibi seversiniz, olmasını istediğiniz kişi olarak değil.
(Tolstoy)***
Açığa çıkarılamayan duygular en sonunda patlar ve etrafı yakıp yıkar. Gizlenen duygu ne kadar büyükse etkisi de o kadar olur ancak küçük duyguyu ne yaparsan yap sonunda kişiye en acı veren o olur. Binlerce küçük duygu zamanla yürekte kocaman dağların yamaçları gibi aşılamaz tümsekler oluşturur,aşılmaya kalkıldığında sonu hüsran, keskin tramvaya neden olur. Yaşanan hayatın anlamsızlığı ve çaresizlik bitip tükenmeyen yeni istekler bizlere göre olması gereken bu muydu yani? Onca potansiyel arasında seçtiğimiz yol ne kadar doğruydu? Halbuki daha kendi yaşantımıza dâhi kontrol sahibi olamıyorken bizlerdeki kontrol çabası neydi? Sahiden kendimizi kime kanıtlamak için bunca eziyete katlanıyorduk? Hayatı daha basit yaşayamaz mıydık? Bütün çözüm yollarını tüketip niçin üretmek için çaba göstermiyorduk? Kalbimizindeki o ışığı gün yüzüne çıkarmak yerine neden hala en derinde saklıyorduk? Hala neyi bekliyorduk?
Bedenim ürperdi, başımdan aşağıya bütün bedenim titredi. Okula adımımı attığım andan itibaren ürperip duruyordum, ilk dersin bitmesine az kaldı. Zilin çalmasını bekliyordum halletmem gereken işler vardı. Hep yaptığım gibiydim 'sanki gözümün önünde masum biri öldürülmemiş,' hayatıma devam ediyorum. Sanki elimden ne gelirdi? Zil çaldığında siniftakiler çoktan ayaklanmıştı çoğu ilk ders olduğu için uyuyordu. Sıradan kalkıp elimdeki kitapları toparladım ve sıranın altına koyduğum 'hocanın derste fotokopi çektirmem için verdiği' testleri aldı. Fotokopi sınıfı alt katta kütüphane ile yan yana bulunuyordu, sınıfta pek birisi kalmamış nerdeyse herkes çıkmıştı, daha fazla oyalanmak istemedim. Sınıfın çıkışına yürümeye başladım, okulun içi dışarsına tezat oldukça aydınlıktı büyük koridorun duvarlarında öğrencilerin çizmiş olduğu resimler vardı.
Merdivenlerde ki çiçekler her sabah sulanırdı, bazen koşan çocuklar yüzünden düşseler de çoğu zaman çok sağlıklıydılar. Koridorun her iki köşesinde bulunun sınıflar öğrencilerin daha iyi eğitim görmeleri açısından önemliydi, okulun yeterli sınıfının olması ayrıca sınıfların toplam onbeş kişiyi geçmesi ise benim bu okula gelmemdeki büyük etkenlerdendi. Bütün sınıfların kapısı açıktı böylelikle tüm okul bir biriyle etkileşim kurabiliyordu. Ayrıca dev gibi bir öğretmen kadrosu olması okulu ayrıca cezbettirmişti. Bu okulu seçmemdeki en büyük sebeplerden biri de babamdı, uzun soluklu araştırmalar sonucunda koca listede yalnızca bu okul kalmıştı. Dört tarafı çevrili ortasındaysa kocaman ortak alanı bulunuyordu, ülkenin sayılı okulları arasındaydı.
Üstündeki cam tavandan gökyüzü muntazam şekilde görünüyordu. Hep hayal ederdim gece okulda kalıp yıldızları izlemeyi, kim bilir ne kadar zevkli olurdu? Dört tarafı da çevriliydi fakat giriş ve çıkışlar çift olarak yapılırdı, ilk merdivenden girişler ikincisinden ise dışarı çıkışlar yapılırdı, kimse yoğunluk olmadığı sürece diğer merdiveni kullanmazdı zaten böyle şeylere izin de verilmezdi. Okulun çok katı kuralları bulunurdu; kimse kendinden büyüğe abi-abla demeden konuşamaz büyük olansa gerekmedikçe kendinden küçük sınıflarla ilgilenmezdi. Okul asla formasız öğrenci göremezsiniz çünkü kimse günlük kıyafetlerle 'her ne olursa olsun' alınamıyordu.
Kurallara uyulmadığı taktirde kimsenin bu okulda ilgisi kalmaz goygoyunu yapabileceği başka bir okul bulabilirdi. Okul çok eski yıllarda İngilizler tarafından yapıldığı için İngiliz mimarisinden çok sayıda esinti vardı. Her yıl okul icinde yaşadığımız yıla ayak uydumaya çalışılıdı, yer yıl yenilemede İngiliz mimarlar bulunduğu için modern İngiliz mimarisi de denebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
Teen FictionGözüm belinde parlayan silaha kaydı, bu adamlar normal değildi. Artık emin olmuştum cinayete dair birşeyler bildiği aşikardı. Bakışlarımı beline yerleştirdiği silahtan çekip korkumun sebebi, yüreğimin ağzımda olmasının sebebine baktım. "Sayımı yapı...