7. bölüm

10 1 18
                                    

Rengoku-san ile yola çıkmadan önce Sanemi'nin yanına gitmek istedin. Hashira olarak ilk görevin! Ondan şans istemeliydin!

"Shinazugawaa!"

Diye çağırdın, bahçede konak kapısının önünde idin. Bir süre daha bekledin ve Sanemi geldi.

"Annabel? Neden burdasın?"

Dedi ve size doğru yaklaşmaya başladı. Sende ona en güzel gülümsemenden verdin.

Senin gülümsemen onu mest ediyor.

"Gitmeden önce senden şans istemeye geldim :)"

Dedin. Sanemi iki elinide beline koyup sana yaklaştı, sende bu anı çekim ile ellerini Sanemi'nin omzuna yerleştirmiştin.

"Herşeyim yanında olsun güzeller güzelim."

Kalbin çok hızlı atmaya başlamıştı. Ona karşı duygular hissetniyordun değil mi?

Sanemi senin çocukluk arkadaşın bu yaptıkları normal! O ve sen hep böyleydiniz! Arkadaşça bir çekim? Değil mi?

Sanemi belinde duran bir elini kalbinin üstüne koydu.

"Oi, kalp çarpıntısımı yaşıyorsun? Hasta isen usta'dan senin için izin alabilirim?"

Senin için endişelenmesi yoluna gitmişti. Ama sen düpedüz mal olduğun için bunuda arkadaşça düşündün.

Evet yazar kendi yazdığına triplenip hakaret ediyor.

"Hayır Shi Shi, ben iyiyim."

Dedin. Sanemi ise mutluluk ve şaşkınlık ile sana baktı ve konuştu.

"Shi Shi? Bana taktığın lakaplardan biriydi.."

"Evet.."

Sanemi aklına bir şey gelmiş gibi aniden kollarını belinden çekti ve sana kızgınlıkla bakmaya başladı.

Ne oldu birden? Diye düşündün.

"Söylesene Annabell, bunca zaman neden yanıma gelmedin?"

Neden mi yanına gelmemiştin? Neden? Sende bilmiyorsun ki neden?

Onu neden görmek istemedin? Ona kızgınmıydın? Hayır. Hayır, ona kızgın değilsin! Ama neden yanına hiç gitmedin. Ne seni alıkoymuştu?

"Shi Shi ben-"

Derken sözünü biri kesti. İçinden o kişiye şükür duaları ediyordun.

"Bernadette-chan, Rengoku-san sizi bekliyor"

Bu kızıl saçlı çocuğu biliyordun. Ona birazdan geleceğini söyledin ve Sanemi'ye geri döndün.

"Shi Shi, bunu müsait bir zamanda konuşsak olurmu?"

Dedin. Sanemi bu dediğini mantıklı buldu ve onaylayan mırıltılar çıkardı. Yanına yaklaşıp bileğini nazik tuttu.

"Annabel, bana söz ver. Bu savaştan sapa sağlam çıkacaksın."

Avucunun içine küçükken ona verdiğin bilekliği koydu. Senden cevap isteyen o gözlere baktın ve konuştun.

"Söz veriyorum Shi Shi."

Sanemi sana sıkıca sarıldı. Kafasını boyun girinti ne gömüp:

"Bu sefer sözünü tut."

Hafif bir kıkırdama bıraktın ve onun beyaz yumuş yumuş olan saçlarını okşadın. Sende onun kulağına doğru konuştun.

"Söz. Bu sefer tutacağım."

Dedim ve ondan ayrıldın. Avucundaki bilekliği sıkı sıkı tutarken ona görüşürüz dedin ve yavaşça konaktan ayrıldın.

Rengoku-san'ın yanına giderken kendi kendine mırıldandın.

"Bir gün gitsen bile hatıran yeter Sanemi."

Rengoku-san'ın yanına vardığında seni nazikçe karşıladı ve birlikte Trene bindiniz.

Sakın bir şekilde konuşup trende ikram edilen yemekleri yiyordunuz. Rengoku-san her lokmasının sonunda Umai! demesi sizi güldürüyordu.

"Shinazugawa'yı ilk defa bu kadar sakın görüyorum."

Dediğine şaşırmıştın. Evet deli dolu biriydi ama o kadarda çılgın değildi. Sınırını bilen biriydi.

"Nasıl yani? Size nasıl davranıyorki?"

Diye sorunu yönelttin. Rengoku-san her zaman ki gülümsemesi ile sana cevap verdi.

"Benlik bir sıkıntısı yok ama Tomioka yoldaşıma biraz kaba davranıyor."

Bu sözler karşısında Sanemi'ye kızmıştın. Tomioka-san kendi halinde olan genç bir bireydi. Ne diye kötü davranmış ki? Diye düşündün.

Şu görev bir bitsin, onu kulaklarından tutup tavana asacaktın.

"Tabi sen geldikten sonra bu davranışları azaldı. Ona iyi geliyorsunuz."

Yanakların hafiften pembeleşmişti.

"Sağolun Rengoku-san."

-------------------------------------
Arkadaşlar hepinizden özür diliyorum. Bende ülkenin yarısı gibi wattpada giriş yapamadım. Şuan sadece VPN ile girebiliyorum, onunda bir sınırı var. Bu sınır dolmadan size şunu söylemek istiyorum.

Hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum. Her ne kadar yüzyüze konuşmamış olsakta sizin bendeki yeriniz çok ayrı. Bunları tüm kalbimle söylüyorum, sizleri çook seviyorum..

Gözlerin ile yaşadım. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin