5. Bölüm

86 18 162
                                    


Okuyup da oy vermeyenler burada mı?

Hadi bismillah bugün kimleri dövecez acaba?

İyi okumalar❤️

...

Şimşek'ten:

Kafamdaki hafif sızıyla uyandım. Etrafıma bakınca siyah bir minibüsün arka tarafında oturduğumu gördüm. Yalnız da değil. Karşımda Ceren, çaprazımda Kıvanç ve solumda da Arel. O anda tüm anılar sıra sıra kafama dank etti.

Birkaç Saat Önce:

  "Telefonundan oyun oynayalım mı?"

    Bu duyduğum son şey oldu, sonra bir bez ağız ve burnuma bastırıldı. Ben tek hareket ile bıçağı çektim ve arkamdaki adamın neresi olduğu bilmediğim bir yere sapladım.

Ayağa kalkıp kapıya koştum. Tam varmıştım ki arkamdan beni tutup kendisine çevirdi. Bıçağı tekrar saplamaya çalışınca bıçağı sol eliyle tuttu. Sağ kolundan kan fışkırıyordu ve sağ eliyle hâla bezi tutuyordu.

O bıçağı odanın öbür tarafına fırlatınca yüzüne yumruk attım. O sol eliyle 2 elimi de tuttu ve yukarıda birleştirdi. Beni duvara dayayınca kasıklarına ard arda tekmeler attım. Ama o hiç bir şey olmamış gibi burun ve ağzıma sağ elindeki kanlanmış mendili dayadı.

Ne kadar çırpınmayı denesem de nefret ettiğim bir gerçek vardı. Bu adamın antremanı çok etkiliydi.

Şimdi:

  "Sonunda uyandın. Özet geçmek gerekirse. Bir bar var orayı patlatacağız. Sen de tüm gün uyudun neyse. Bu bar bunların düşmanlarının merkeziymiş. Şu anda toplantı varmış. Siz gireceksiniz, sinirini çıkarmak için işaret verilince önüne gelene sıkacaksın. Ben de bir hava alırım diye geldim. Siz içerde adamları haplarken ben iki burada kalırım işte kırk yılın başı dışarıya çıkmışım. Ha birde sen şaka maka bir gündür uyuyorsun onu ne yapacağız. Yani 1 gün değilde sabah 5 civarı uyutuldun şu anda saat gece yarısı 11. Yaa, yine çok konuştum değil mi?"

  "Evet, çok konuştun." dedim Ceren'e. Kıvanç ise huysuzca mırıldandı. "Ben sesine doyamıyorum, kız çok konuştum diyor."

  Ceren'e bakınca biraz kızarmıştı. "YUH! Siz ikiniz mi?"

  Ceren telaşla 'Yok öyle bir şey...' falan derken Kıvanç net bir sesle konuştu. "Var öyle bir şey!"

  Bir anda araba durdu. O sırada üstüme baktım. Üstüm başım değişmişti. Kurşun geçirmez bir zırh ve çeşitli yerlerimde bir sürü bıçak vardı. Tabii 2 tane de silah. Oğlum bunlar ateş ile oynuyor lan!

  Kapı açıldığında dışarıya attım kendimi. İstanbul'un en belalı ve çok ünlü bir barının önündeydik.(Nereden bildiğimi sormayın.)

  Tam içeriye girecekken Adel konuştu. "Piyanist benimle, diğerleri ne bok yaparsa yapsın ama işaretimi bekleyin." beni elinden tuttuğu gibi barını arka sokağına soktu. Karşımızda ikinci katın penceresi vardı. "Alkol sever misin?"

  "Alkol, sigara, kumar bunlardan nefret ederim!" dedim sertçe. Babamın sevmediği şeyleri sevmezdim. Ve babam bunlardan nefret ederdi. Doktor olmasının bunda büyük bir etkisi de vardı aslında.

  Sırıttı ve bana pencereyi gösterdi. "Hanımlar önden."

  Pencerenin altında diz çöktü ve ellerini birleştirdi. Ben işi ellerine ayağımı koyup pencereye atlamak yerine onun sağ omzunu basmak olarak kullanıp yükseldim. Sağ kolumdaki bıçağı çekip pencerenin pervasıza sapladım ve ondan destek alarak bir gölge gibi içeriye sızdım. Arkama baktım. Arel tek bir hamleyle rahatlık çıkabilmişti. Hem güçlü hem atletik.

Mafyanın PiyanistiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin