1

211 18 101
                                    

BENİM ŞEYTA̷NLARIM




















BİRİNCİ BÖLÜM.













"... Tamam ama bunun kendimle bir alakası yok, sadece şehirden olabildiğince uzaklaşmak istiyordum ve bunun tek çaresi de buydu. Sanki orada kalmam senin için çok önemliymiş gibi de davranma, bu sinirimi bozuyor çünkü lafların da gram samimiyet bulamıyorum ve zaten bunun için buraya geldim. Şimdi bunun için beni suçlamanın hiçbir anlamı yok anne, söylediğin laflar inan bana geri dönmemi sağlamayacak ve emin ol, ne sen ne de o çok övdüğün babam, umrumda falan da değilsiniz."

Telefonla konuşmam arabanın bir anda durmasıyla birlikte yarıda kaldığında kafamı pencereden çevirip dışarı baktım. Evet, sanırım gelmiştim. Telefonu birkaç saniyeliğine kulağımdan ayırarak arabadan indiğimde anneme onu sonra arayacağımı söyledim ve telefonu kapatarak valizimi arabadan indirdim. Açık kahve saçlarım yağmurlu havada rüzgarla beraber dalgalanırken karşımda duran kocaman malikaneye baktığımda o an nefesimin kesildiğini hissetmiştim; Karal Malikanesi yazılı kapının girişine ilk gözlerim kaydı, adeta amerikan filmlerinden çıkmış gibi görünüyordu ama ne o kadar eski ne de o kadar korkutucuydu çünkü filmlerde ya da dizilerde genellikle renkler iç karartıcı olurken, burası gördüklerimden bile daha aydınlık ve beyazdı. O kadar büyüktü ki kafamı kaldırdığım her an sanki yeni bir kat inşa ediliyordu.

Evet, hadi in. Korku filmleri seni bekliyor. Ne bu şimdi? Teksas Katliamı mı? Ya da Korku Seansı? Hayır, muhtemelen bunların hiçbiri geldiğim yerden daha korkutucu olamazdı.

Valizimi tamamen arabadan indirip yerde sürüdüğümde hala eve bakıyordum; çevremiz tamamen ormanlıktı ve açıkçası o şehrin kalabalığından hatta gürültüsünden uzaklaşmak sanırım bunun için de oldukça iyiydi, temiz havayı fazlasıyla özlemiştim. Her yer yeşillik, bina ya da onu kirleten insanlar yok ki buna da alışabilirdim. Yol boyunca düşündüğüm bazı şeyler beni yeterince bunalıma sokmuş olsa da hatta buraya gelmemin nedeni beni buraya geldiğimde bile rahatsız etse de, tek yapmam gereken şeyin şehirden ve insanlardan uzak bir yerde kalmak olduğunu biliyordum çünkü o şehirde daha fazla kalıp da annemin boyunduruğu altına girmeye devam edemezdim. Ha bir de şu, babam. Annemi hamile bıraktıktan sonra beni istemeyip, sonrasında vicdan azabı çektikten sonra onunla evlenerek beni de kızı olarak kabul etmeye çalışan, mide bulandırıcı adam. Onla yaşamak istemezdim.

Kafamdakileri atıp nihayet arabanın kenarından çekildiğimde şoföre, yani Timur Bey'e bakarak, "Ne kadar süredir boş burası?" diye sorup gözlerimi tekrar malikaneye çevirdim. "O kadar eski durmuyor."

O da benle beraber o tarafa baktığında, "Bilemiyorum," dedi ve geri kalan valizlerimi bagajdan indirerek yaşlılıkla derin bir nefes soluyup tekrar bana dönerek gülümsedi. "Karal ailesini iyi tanırım, onların soyundaki herkes burada doğup burada öldü ama malikane ne kadar eskidir bilmiyorum. Altmış ya da yetmiş yıl? Belki."

"Senle yaşıt yani? Öyle mi?"

Bana baktığında valizleri yere indirip doğrulmaya çalıştı ve yüzündeki kırışıklıklara rağmen alayla gülümsedi. "O kadar yaşlı mı duruyorum?"

"Bu şartlar altında genç bile sayılırsın." Arkamda kalan mezarlığa baktım, Karal Ailesi Mezarlığı'na. "En azından ailedekilerin ölümünü görecek kadar yaşamışsın."

BENİM ŞEYTA̷NLARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin