41. SARMAL GÖKADA

143K 14.2K 17K
                                    

(UYARI! Bu bölüm şiddet ve olumsuz örnek oluşturabilecek ögeler içermektedir.)



Gökhan Kırdar, Aşkın Olmasa


41. SARMAL GÖKADA


Bir gün Gurur, elindeki silahı göğsüme doğrultacak olursa şayet, biliyordum ki silahın iki ucu da namlu olacaktı ve tetiği çektiği an, vurduğu en başta kendisi olacaktı.

Sarmal Gökadalardan birine benzeyen bir görüntü, zihnimin içinde kızıl bir rüzgar gülü gibi yavaşça dönüyordu. Göbek bağımın kesildiği makasın anneme ait kana bulanmış bir şekilde masaya bırakıldığı anı hiç görmemiştim evet ama o anının içinde olduğumu hissediyordum.

Annem bir ameliyat masasında yatarken, hayatının en ağrılı gününü geçiriyor olmalıydı. Gözlerinden akan yaşlar bunun kanıtı gibiydi, verdiği derin nefesler nihayet sona erdiğinde ve o makas ikimizi ayırdığında, kana bulanmış küçük bedenimi havaya kaldırdıran doktorun yüzündeki maskeye rağmen gülümsediğini gördüm. İlk çığlığımı o doğumhanede atmıştım, ilk nefesin verdiği acı bana bir çığlık attırmış, ardından gözyaşlarına boğulmama neden olmuştu. İnsanlar buna sevinmişti, çünkü bu yaşadığımın, şu andan itibaren hayatıma ait o sayacın benim için çalışmaya başladığının kanıtıydı.

Sanki annem koca bir spot ışığının altındaydı ve kanlı bedenimi sarıp ona verdiklerinde, doğumhanedeki diğer herkes o karanlığın ardında kalmış, annem ve ben ışığın altında iki farklı yıldız gibi parlamıştık. Annemin bana bir mucizeye bakar gibi baktığı ilk anı gördüğümde ben de o doğumhanenin karanlığında, bir köşede dikilmiş, kimsenin haberinin dahi olmadığı varlığımla, varoluşumu izliyordum.

Ölümle ilgili ilk kez uzun uzadıya düşündüğümde, bir arabanın içindeydim ve o arabanın takla atışının on üçüncü saniyesindeydi. Ormanın soğuğunu, gecenin karanlığını ve rüzgarın uğultusunu hissettim. Yalın ayak, bir ağacın kenarında durdum ve önümde yükselen cipe baktım. Bir kez vurdu, ardından takla atmaya başladı ve her taklada biraz daha içeri doğru yuvarlandı. Cipin camından içeri baktığımda, takla atan aracın içindeki bedenimi gördüm. Bu, ölüme en yakın olduğum andı.

Cip alev almadan belki dakikalar öncesiydi, aşağıya doğru kayarak indim, ayaklarımın altına batan çalı çırpıyı hissettim ve Gurur'un yaralı bedeni karşımda dikildi ama beni görmedi. Kırılan camdan dışarı çıkarmaya çalıştığı bedenim onun üzerine yığıldığında attığı acı çığlık zihnime doldu.

Gözümden bir damla yaş akıp çeneme kadar indi, çenemde donup kaldı ve ambulansın ışıklarının yüzüme düşürdüğü yansımalarla beraber, gecenin karanlığının içinden usulca silindim; rüzgar beni başka bir anının içine sürükledi.

Açık damar yolumdan içeri yollanan ilaçları izlediğim o beyaz odada, Gurur'un tesisinden ses gelmeyişinin kaçıncı saatine girilmişti bilmiyordum ama yatakta uzanan bedenim ilk kez bana bu kadar yabancı hissettirmişti. Bedenimin başının ucunda bekledim ve, "Geçecek," dedim. "O telsizden ses gelecek. Onun sesini duyacaksın Zeliha." Bedenim beni duymadı. Tesisin koridorlarında bir kapının açılıp kapanırken çıkardığı sesi duydum ve o anının içinden usulca silinmeye başladım.

Karanlık birdenbire geldi. Habersizce etrafımı sardı. Koca bir boşluğun içinde, tek başıma kaldığımı hissettim. Gökadasından ayrılan bir yıldız gibi, boşlukta kaybolmaya, karanlıkta son sürat son kez parlayarak ilerlemeye ve sönmeye başladığımı hissettim. Elim yavaşça karnıma gitti, avucumun içine dolan sıcak sıvıyı hissettim ve karanlık mümkünmüş gibi genişleyerek olduğum alanın dışına çıktı, tüm yer küreyi doldurdu.

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin