10. ÇAKAL ÇIKMAZI

562K 29.1K 116K
                                    

10. ÇAKAL ÇIKMAZI

Lorn, Acid Rain

Bronski Beat, Smalltown Boy

Shahmen, Mark

Dip, zirvenin ikiz kardeşiydi.

Akıl, iyiye de kullanılabilirdi, kötüye de... Aklını kötüye kullananın diline yalan bir sarmaşık gibi dolanırdı, iyiye kullananınsa idam ipi saklayamadığı gerçekleri olurdu. Zekâ ise çok farklıydı. Akıl ile zekâyı, dip ile zirveye benzetiyordum. Zekâ hangi tarafı seçerse seçsin, en gerçekçi yalanı yalnızca o kullanabilirdi ve yalanın rengi hangi kıvamda olursa olsun, yalan girdiği yere ihaneti getirirdi.

Şimdi elinde bir gün bana saplayacağı bıçağı tutan bir zekânın beni çektiği yere gitmek zorunda hissediyordum kendimi. Başarmanın üzerinde ilerlemem gereken ince bir ip olduğunu biliyordum. Bu ipin bir yanında ölüm, bir yanında yaşam vardı ve tek bir adım, beni ya zafere ya da hayatımın yenilgisine götürecekti. Bir yanım bırak diyordu, bırak işte, belki yaşamın olduğu tarafa devrilir ağırlığın? Ama ruhum her zaman ölüme bir adım daha yakınken, beni hangi ağırlık yaşama düşürebilirdi ki?

Polis memurunun havada duran rozeti herkesin üzerine sessizliğin küllerini yağdırmıştı. Polis memurunun gözleri bana çevrildi, gözlerindeki ışıklar kıvam kazanarak ifadelerini sildi ve içimdeki tüm cesareti vakumlayarak emdi.

"Şu eğlenceyi öldüren kimse ortaya çıksın?" Rozetini indirirken dudaklarında alaycı bir gülümseme belirmişti. "Hadi ama gençler, ölü gibi dans ediyorsunuz. Neşelenin biraz." Elini kaldırıp yavaşça sallamasıyla kabindeki Dj mikrofona doğru bağırdı ve birdenbire tüm bedenler mekânı sarmaya başlayan alevler gibi yükselerek çılgınca dans etmeye başladılar.

"Aptal herif," diye söylenerek önüne döndü Hüsrev, içki bardaklarını daha sıkı kavrayarak yavaşça benden uzaklaştı, dans eden kalabalığın içinde dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladı.

Gurur yalnızca birkaç saniye içinde yanımda bitmişti. Ellerim buz gibi titriyordu, müziğin sesi yükselmiş, mekânın nabzı daha hızlı çarpmaya başlamıştı; tıpkı korkunun surlar çektiği kalbim gibi... Ellerimi tezgâha bastırıp bu paniğin içimden sökülüp gitmesi için dua edeceğim sırada Gurur'un avucu bileğimi sardı, kafamı omzumun üzerinden ona çevirdiğimdeyse buz soğuğu gözlerin temkinli bir şekilde dans eden bedenleri izlediğini gördüm. Kulağıma doğru eğilirken gözleri hâlâ o kalabalıktaydı.

"Bir şeyin peşindeler. Gece bitene kadar buradan çıkıp gidemeyiz. Shot bardağını kafana dik, gevşeyene dek ne kadar gerekiyorsa o kadar iç işte, tamam mı? Hesaplar benden Madam Zeki."

Önümde duran shot bardağını dudak payına batırılmış şekeri yalama gereği bile duymadan kafama diktim, içkinin yakıcı dokusu damağımı yara yara içime aktı ve kulaklarım basınçla dolarken, "O adam Cenan'ın yanındaymış," dedim beni duyabilmesi için yüksek sesle. "Bir şeyler peşinde değiller, bizim peşimizdeler."

"Sadece av peşindeler, iz sürüyorlar, bir bok bildikleri yok," dedi, bileğimi daha sıkı sardı. "Gevşeyene kadar iç. Seni diken üzerinde oturuyormuş gibi görmek istemiyorum. Eğlenceli Zeliha'yı mı göstermek istiyorsun? İşte tam sırası."

"Bir şeyler biliyor olmasalar o adam gözlerimin içine öyle bakmazdı." Dudaklarım belli belirsiz aralıkken ona doğru döndüm, cümlemin onda yarattığı etkiyi görmek istiyordum ama yoktu, yüzü yine belirsizliklerle örülmüş bir duvar gibiydi; o duvarın tuğlaları ise kesinlikle çözülmez buzlardandı.

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin