14. DAĞ RÜZGÂRLARI

431K 26.7K 116K
                                    

14. DAĞ RÜZGÂRLARI

Adamlar, Rüyalarda Buruşmuşum

Canozan & Damla Eker, Öyle Kolay Aşık Olmam

Dudakları, bir hastalığın kanımda pozitif çıkması gibiydi.

	Eli yanağımdan kayıp boynuma indi, nabzım parmak uçlarına vurmaya başladığında, düşüncelerden kopmuş haldeydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eli yanağımdan kayıp boynuma indi, nabzım parmak uçlarına vurmaya başladığında, düşüncelerden kopmuş haldeydim. Oysa bir akbaba gibi başımda kanat çırpan o düşünceler, nereye gidersem gideyim peşimi bırakmayacaklarına inandırmışlardı beni. Öyle de olacaktı. Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında yine aynı cehennem ateşine düşen ruhum kavrulmaya başlayacaktı. Kaçabilmem, bundan saklanabilmem imkânsızdı. Kendimi bu cehennem çukuruna ben hapsetmiştim.

Dağ rüzgârları saçlarımı savurduğunda, dudaklarından içtiğim ölümsüzlük kadehi bir gülümsemenin eşiğinde kırıldı. Bakışlarım onun buz sıcağı gözlerine prangalandığında, Gurur'un dudaklarında alaydan çok uzak bir kıvrım vardı ve dudakları dudaklarımda ne kadar çok beklemişse kızıla boyanmıştı.

Yağmurun serin suları, yanmakta olan ruhumun üzerine düşerek içimdeki alevleri söndüreceğine daha da harlıyordu. Buzun sıcağı böyle mi olurdu? Hissettiğim buz gibi soğuk benim içimi yakarken, onun gözlerinin rengini artık sadece görmüyor, derinlerimde keşfediyordum.

"Ben burada seninleyim. Korktuğum için değil, benim için burada olduğun için, " dedim, evet, gitmeme izin vermiş beni özgür bırakmıştı ama buradaydım. Ne yaparsam yapayım artık ruhum sandığım kadar özgür olmayacaktı. Bir trene bindirmiş ve özgürlüğümü uzak bir memlekete uğurlarken mantığımı ilerlediği perondan itip bir sonraki trenin keskin tekerlekleri altında bırakmıştım.

Duydukları yağmurun hızına tutunarak yüzüne yayıldı ve ifadeleri ilk kez bu kadar çıplak bir şekilde bana kollarını açtı. Ortaya koyduğu ifadeleri görmeyi beklemediğimden mi yoksa onu ilk öpenin ben olmamdan kaynaklı mı olduğunu bir türlü kestiremediğim o garip duygu kaburgalarımın ekseni etrafında dönüyordu.

Yağmurun serin suları dudaklarımdan, yüzümün sınırlarından gözyaşları gibi kayarak akarken ona çok yakındım. Ona belki de şah damarından bile daha yakındım. Dudaklarımdan bıraktığım her nefes, onun biraz önce dudaklarıma mühürlü duran dudaklarına çarpıyordu ama ona ne hissettirdiği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Beklemediği bir anda onu ben öpmüştüm.

Bunun şu an beni, ondan daha çok şok etmesi gerekmiyor muydu? Ruhum dingin bir deniz gibiydi; dalgalar kıyıya vursa bile çıkardığı huzur verici sesler oluyordu ve kumları uzaklara taşımaktansa yalnızca okşuyordu. Böyleydi. Ruhuma çöken sakinliğin sebebi dudakları mıydı?

Bir şeyler söylemesini bekledim. En azından duymayı beklediğim bazı şeyler vardı. Beni öylece özgür bırakmış olamazdı. Zihnimin derinliklerinde dizlerini göğüslerine kadar çekmiş, gözlerindeki yaşlar yanaklarının sınırlarından çıkarak boynunu dahi ıslatmayı başarmış o kadınla göz göze geldiğimizde sözcükler artık anlamlarından uzaktı. O kadın özgür kalmayı istiyordu, bir zamanlar benim de özgür kalmayı istediğim gibi...

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin