Fransa, Lille
Aralık 1987
Park Chaeyoung"Demek bir yazarsınız."
Başımı, yan yana yürüyen adımlarımıza doğru eğmiştim. Onun parlak sivri burun ayakkabılarını seyrediyor, bir yandan benim de siyah sivri burun stilettolarımın attığı uyumlu adımların çıkardığı tok sesleri dinliyor, içten içe haz duyuyordum.
"Eksiksiniz Bayan Park,"dedi utanmış bir şekilde gülümseyerek. Göz ucuyla ona baktığımda, gözlerinin onun da adımlarımızda olduğunu gördüm. "Arkadaşım benden yardım isteyince onu kıramadım, sadece bir seferlikti."
Derin bir iç çekerek ellerimi kabanımın ceplerine yerleştirip başımı kaldırdım.
Kiliseden çıkmıştık. Çıkmadan önce henüz adını bile bilmediğim, tıpkı benim gibi yeni olan genç bir kızdan ricada bulunarak benim görevim olan işleri de yapmasını istemiştim. Minnettardım, sessizce gülümseyip başını sallamıştı heyecanımı görünce.
"Burada yeni olduğunuzu söylediğinizi hatırlıyorum. Arkadaşınız Bay Roche ise Lille'de yaşıyor. Anlatsanıza, nereden geldiniz?"
Omzumun üstünden başımı ona çevirdiğimde, başını kaldırmıştı. Upuzun bir kaldırımda yürüyorduk. Tek tük yanımızdan geçip giden, ellerinde siyah iş çantalarını taşıyan kadınlar ve erkekler, okula gitmek için bisikletiyle geçen sırt çantalı öğrenciler gelip geçiyordu. Hepsinin içinde biz yavaş ve sakin adımlarımızla dikkat çekiyorduk.
Dişlerinin arasından hızlı bir soluk aldığını duydum genç adamın. Ardından yüzündeki yumuşak ifadesiyle, "Prag'tan geliyorum. Bir aydır buralarda sayılırım."demişti düz bir sesle.
Dudaklarımı birbirine bastırarak hafifçe başımı sallamıştım.
"Prag... Çok güzel bir şehir olduğunu duymuştum. Yerinizde olsam öyle bir şehiri bırakıp Lille gibi sıradan bir şehire gelmezdim doğrusu."demiştim duygu barındırmayan bir sesle gülerek.
Omzumun üstünden bana bakarak, "Başlangıçta buraya yerleşmek için gelmemiştim. Ama gördükten sonra düşüncelerim değişti. Haksızlık etmiyor musunuz? Mimari ve sanatsal açıdan ne harika bir yer."dedi.
Tek omzumu silktim. Ardından başımı eğerek yeniden ayakkabılarıma baktığımda, "Dışarıdan gelene her yer öyle gözükür. Belki de benim için burayı kötü yapan anılardır, bilemiyorum."demiştim dalgınca.
Gülümseyerek beni seyrettiğini gördüm göz akıma düşen yansımasında. Ardından kaldırımın kenarına park edilmiş olan siyah Ford Thunderbird arabanın yanında durduğunda ben de durmak zorunda kaldım.
Ön yolcu koltuğuna uzanıp kapıyı benim için açtığında, bu parlak göz alıcı arabanın ona ait olduğunu anladım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken, bana gülümseyerek baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cigarettes After J ❦ rosékook
FanfictionJeongguk bir sanatçıydı. Chaeyoung ise onun sanatı. Peşinde ölümün olduğu bir ressam, tüm güvensizliklerinin içinde onu buldu. Chaeyoung, Maria Puder değildi fakat Jeongguk hiç resmedilmemiş tablosu olan bu kadının gözlerine baktığı ilk andan sonra...