Jisung elindeki tabağı tezgaha koydu. "Buyrun."
Kadın bir daha güldü. "O yazdığın mesaj ne öyle?"
Duraksadı Jisung. "Anında sana mı yetiştirdi beni?" dediği an gözünün dolmasına hakim olmamıştı bile.
"Ne biçim ifadeler kullanıyorsun sen? Aklın yerinde mi senin Jisung?"
"Anne-"
"Sakın." diye böldü kadın onu. "Sakın Jisung."
Jisung dudağını ısırarak hıçkırığını engellemeye çalıştı. Gözü arkada onları izleyen Minho'ya kaydı.
Bir an onu buradan çekip çıkarmasını diledi ama o hiçbir şey yapmayıp sadece izliyordu.
"Dışarda konuşabilir miyiz?" dedi Jisung zar zor.
Kadın göz devirerek başını sallamış ve çıkmıştı pastaneden. Jisung hızlıca arkasından çıktı kadının. Birkaç adımdan sonra durdular. "Konuş."
"Gelmeyeceğim düğüne."
"Zorundasın."
"Neden?"
"Karşı tarafın ailesi ne düşünür? Abisinin düğününe neden gelmedi? Aralarında sıkıntı mı var? Düğüne gelmeyecek kadar ne olabilir? Bu soruları cevaplayabilecek misin sen?"
Jisung'u her soru dahada vuruyordu. "Neden başta benden bahsettiniz ki? Neden ya neden?"
"Ben mi bahsettim senden? Babana sor neden iki oğlum var demiş karşısındakilere. Sen benim oğlum bile değilsin ben senden neden bahsedeyim?"
Jisung göz yaşlarını tutamıyordu annesinin bu cümlelerine karşı. "Kocana sâhip çıksaydın o zaman." demesi ile yüzüne yediği tokat bir olmuştu.
"Terbiyesiz!" Kadın çantasından çıkardığı mendille elini sildi. Jisung tek tek hareketini izliyordu onun. "Bana karşı tek bir laf söyleyemeyen çocuğa bak sen!" diyerek mendili yere attı.
"Düzgünce düğüne geliyorsun. Hiçbir sıkıntı istemiyorum o düğünde. Abine iğrenç mesajlarda atma." dedi son kez ve bir cevap dahi beklemeden uzaklaştı her zamanki gibi.
Jisung olduğu yerde çömelip ağlamaya başladı. Birkaç dakika sonra ağlamasını durdurarak hızlıca pastaneye girmiş ve arka odaya gitmişti.
Yaklaşık yarım saat orda durarak sakinleşmeye çalıştı. En sonunda çıktı odadan.
Kasaya geldiğinde hala aynı masada oturarak telefonu ile uğraşan Minho'ya baktı.
Ona ayırdığı pasta dilimini alarak masasına ilerleyip masaya koydu. "İçecek ister misiniz?"
Telefonunu kapatıp Jisung'a baktı Minho. "Göz yaşlarını."
"Ne?"
"Birkaç bardağı dolduracak kadar akmıştır bence."
Cevap vermedi bu soruya Jisung. Verebileceği bir cevap yoktu.
"Favorin neyse onu getir."
Jisung onayla başını eğdikten sonra dolaba ilerleyip bir limonata aldı ve masaya koydu. "Afiyet olsun."
Kasaya geri ilerleyip kasadaki sandalyeye oturdu Jisung. Hiçbir şey düşünemiyordu şuan.
Birkaç saat ne o Kai veya Minho ile konuştu ne de ikisi onunla konuştu. Kai sessizce müşterilerle ilgileniyor Minho ise oturduğu yerden kalkmıyordu.
Jisung'un çıkış saati geldiğinde üstünü değiştirmiş ve çantasını alarak çıkmıştı pastaneden.
Arkasından Minho çıkarak yanında yürümeye başlamıştı. Jisung yine daha önce oturdukları banka ilerleyip oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joke's On You || Minsung
Fanfiction"İlk karşılaşmamızda biraz hatalıydım, eğlenmek istedim sizin tepkiniz yüzünden." "Böyle eğlenilmez bir insanla, kafemde insanların ortasında beni küçük duruma düşürdünüz." "Başta arkadaşlarımın iddiası yüzünden demiştim kekinizde kedi tüyü falan yo...