Alnımda hissetiğim ıslaklık ve ağırlıkla gözlerimi araladım.
Zorlukla "neredeyim ben?" diye mırıldandım.
Daha önce hiç duymadığım, yaşlı bir kadın sesi beni yanıtladı. "Merak etme, ateşin var ama yaptığım ilaçla iyileşeceksin."Gözlerimi tamamen açıp etrafıma bakındım. Büyük, çadır gibi bir şeyin içindeydim. Yerde birkaç örtünün üzerinde yatıyordum. Başımda oturan oldukça yaşlı, kırışıklıkları tüm yüzünü sarmış kadın gülümseyerek bana bakıyordu.
Yerimden doğrulmaya çalıştım. "Ryan nerde?"
Karnıma keskin bir acının saplanmasıyla tekrar yatmak zorunda kaldım.Kadının gülümsemesi genişledi. "Az sonra gelirler."
Gözlerimi kırpıştırarak kadına baktım. "Nereye gittiler ki?"
Kadın omuzlarını silkti. "Kim bilir..."
Yerimde huzursuzca kıpırdandım. "Siz kimsiniz?"
Kadın gülümseyerek elimi tuttu. "Ben Patricia. Gördüğün üzere köyün sağlıkçısıyım. Ryan apar topar seni bana getirdi. Oldukça endişeli görünüyordu... Seni kurtarmamı söyledi. Zamanında onu da kurtarmıştım, zavallı çocuk çok ağır yaralanmıştı..."
"Neden yaralanmıştı biliyor musunuz?" diye sordum. Merak etmeden duramamıştım.
Patricia iç çekti. "Lawrencelar yapmıştı. Niye yaptıklarını bilmiyorum. Kimse bilmiyor."
Ryan'ın Lawrencelarla ne derdi olabilirdi?
"Ryan tam olarak kim? Yani... Ne iş yapıyor?"
Patricia kıkırdadı. "Bilmiyor musun? Ülkenin en azılı haydut çetesinin lideri o. Herkes onları tanır."
Kaşlarımı çattım. "Ama köylüler onlardan nefret etmiyor. Neden?"
Benim bildiğim haydutlar halk arasında sevilmezlerdi.
Patricia güldü. "Daha önce hiç masum birine zarar verdiklerini görmedim..."
Kafamda bir sürü soru işareti dolanıyordu. Masumlara zarar vermeyen bir haydut çetesi olması mümkün müydü?
Dışarıdan at sesleri gelmeye başladı. Atılan naralardan gelenlerin Ryan'la çetesi olduğunu anladım.
Patricia hemen ayağa kalkıp dışarı çıktı. Hala bu çetenin neden bu denli sevildiğine anlam veremiyordum.
Çok geçmeden çadırdan içeri birileri girdi. Gelenler Patricia, John,Ryan ve tanımadığım bir genç kızdı.
Zorlukla da olsa oturur pozisyona geçebildim. Ryan ayak ucumda durup bana değerlendirici bir bakış attı. Gülümseyerek " iyi görünüyorsun." dedi.
Gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. "Hiç bu kadar iyi olmamıştım."
Gülerek yanıma eğildi. Alnımdaki bezi çekip elini alnıma koydu. Biraz bekledikten sonra elini çekti. "Ateşin de düşmüş, gitmeden önce baktığımda yanıyordun."
Bir şey demeden gözlerine baktım. Gözlerini ilk defa bu kadar yakından görüyordum.
Patricia öksürdü ve "yaptığım ilaç iyi gelmiştir." dedi.
Çadırın girişinde biri belirdi. "Ateşi yaktık, sizi bekliyoruz."
Ryan kafa salladı. John ve tanımadığım genç kız çadırdan çıktılar.
Ryan Patricia'ya dönüp muzip bir ifadeyle "Bence Violet de bize katılabilir, değil mi?" diye sordu.
Bu durum Patricia'nın pek hoşuna gitmiş gibi görünmüyordu. Kollarını bağlayıp gözlerini kısarak beni tepeden tırnağa süzdü. Sonra Ryan'a dönüp iç çekti. "Bence dinlenmesi gerekiyor ama biraz eğlense sorun olmaz diye düşünüyorum. Zaten sen onu yanından ayırmazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐄𝐭𝐞𝐫𝐧𝐚𝐥 𝐋𝐚𝐧𝐝
RomanceEternal Land'ın tahtının tek varisi olan Violet'i kral babası ve kraliçe annesi aniden ortadan kaybolduktan sonra zor günler beklemektedir. Saraydaki entrikaların kurbanı olan Violet saraydan kaçmak mecburiyetinde kalır ve talihsiz kazalar sonucunda...