Adamlar atlarından inip teker teker tüm çadırların içine dalmaya başladılar. Köylülerin korku dolu çığlıkları duyuluyordu.
Ryan omuzlarımdan sıkıca tutup gözlerime baktı. "Burada kalıyorsun. Tamam mı?"
"Hayır burada kalmıyorum. Seninle geleceğim."
Sinirle nefes verdi. "Nezaketen soru kalıbı kullanmıştım Violet. Burada kalıyorsun."
Dedikten sonra Cass'a döndü. "Sen de."John'la ikisi koşarak çadırlara gittiler. Cass ve ben ateşin başında kalmıştık.
Her çadır teker teker aranıyordu. Hepsinden elleri boş çıkıyorlardı.
Cass "Sanki bir şey arıyor gibiler." dediğinde ne aradıklarını gayet iyi biliyordum.
Yere baktım. "Prensesi arıyorlar."
Kendimi suçlu hissetmemem imkansızdı. Bu insanlar benim yüzümden bunları yaşıyordu. Burada böylece duramazdım. En azından bir katkım olsa çok daha az vicdan azabı çekerdim.
Cass bana bakarak kaşlarını çattı. "Aklından ne geçtiğini anlıyorum. Ryan'ı dinleyip burda kalmalıyız. Sakın karşı çıkmaya çalışma Violet."
Ryan'ın diğer çetenin lideriyle konuştuğunu görüyordum. Pek dostça konuştuklarını söyleyemezdim. Her an birbirlerine hançer saplayacak gibi görünüyorlardı.
John diğer çete üyeleriyle birlikte çadırları arayanları engellemeye çalışıyordu. Henüz kimsenin kılıç kullandığını görmemiştim. İki taraf da savaşmak istemiyor gibi görünüyordu.
Bir adamın Patricia'yla kavga ettiğini gördüm. Patricia elinde bir keseyi sımsıkı tutuyordu. Adam da zorla almaya çalışıyordu. En sonunda eli kılıcının kınına gittiğinde daha fazla orada duramazdım.
Cass'ın engel olmasına izin vermeden hızla ateşi karıştırmak için kullandıkları demir çubuğu alıp Patricia'ya doğru koştum. Cass arkamdan "Violet ne yapıyorsun!?" diye bağırdı. Birkaç saniye geçmeden o da benim arkamdan koşmaya başladı.
Patricia'ya kılıcını göstererek tehdit eden adamın hemen arkasındaydım. Ensesine kızgın demiri hiç düşünmeden bastırdım. Çığlık atarak kılıcını elinden düşürdü ve bana döndü. "Seni sürtük!" Ensesini tutup acıyla inliyordu.
Ryan ve diğer lider de sese dönmüşlerdi. Ryan'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Yanındaki adam bana doğru yürümeye başladı. Ryan da arkasından geliyordu. Biraz...sinirli görünüyordu.
Adam beni baştan aşağı süzdü. "Seni daha önce buralarda görmemiştim. İyilik meleği Ryan bir köle kızını daha mı kurtardı yoksa?" Göz ucuyla Cassandra'yı süzmeyi de ihmal etmemişti.
Ryan onu omzundan tutup kendisine bakmaya zorladı. "Evet, öyle. Burda prenses falan yok. Olsaydı çoktan saraya götürmüş olurdum. Adamlarını topla çek git Michael."
Michael gülerek tekrar bana döndü. "Onu beğendim. Sat bana."
Yutkundum. Ryan'a baktım. O sadece Michael'a bakıyordu.
"O satılık değil."
Michael küçümseyici şekilde gülümsedi. "Neden? Köle değil mi?"
Ryan adamın yakasını sıkıca tuttu. Michael Ryan'dan çok daha kısaydı. Ondan korktuğu da belli oluyordu.
Michael çaresizce çırpındı.Ryan "Eğer geri kalan sefil hayatına köle olarak devam etmek istemiyorsan o çeneni kapatırsın." diyip Michael'i itikledi. Michael çamur birikintisine düşmüştü. Yerden kalkıp adamlarına işaret verdi. Köyden çekilmişlerdi. Tekrar atlarına bindiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐄𝐭𝐞𝐫𝐧𝐚𝐥 𝐋𝐚𝐧𝐝
RomanceEternal Land'ın tahtının tek varisi olan Violet'i kral babası ve kraliçe annesi aniden ortadan kaybolduktan sonra zor günler beklemektedir. Saraydaki entrikaların kurbanı olan Violet saraydan kaçmak mecburiyetinde kalır ve talihsiz kazalar sonucunda...